5/30/2012

Kaseti geri saralım

Büyük bir bahçe düşünün. Yemyeşil. Bahçenin ortasında çok güzel bir masa, donanmış. Mangal keyfi var.
Herkes elinde bir salata çıkıp gelmiş.
Kadriye ile Burhan 4 yıldır evli birde bir buçuk yaşında oğulları var.
Asya ile Yusuf 8 yıldır evli ve 5 yaşında kızları var.
Nilüfer ile Turgut evli değiller fakat bir yaşında oğulları var ve birlikte yaşıyorlar.
Derya ile Muhammed neredeyse 10 yıldır evli ve daha çocukları yok.
Deryanın ablası Duygu Mustafa ile evli ve iki çocukları var.
Birde benim gibi müzmin bekar Ofelya var.
Hepsi birlikte oturmuş çaylarını yudumluyorlar. Erkekler mangal başında etleri pişiriyorlar, kadınlar kıkır kıkır gülüp sohbet ediyorlar.
Çocuklar bahçenin yüzünde, kimi kucakta, kimide uyukluyor.
Hava mis gibi 28 derece. Güneş cayır cayır yakıyor. Ne güzel bir aile saadeti ve ne güzel bir arkadaşlık tablosu dediniz değilmi kendi kendinize? Hatta, ah keşke bende bir an evvel arkadaşları toplasamda bahçede mangal yaksam dediniz.

Şimdi kaseti geri sarıyoruz ….



Burhan Asyanın ilk göz ağrı. Bir sene çıktılar. Asyanın kıskançlıklarından nefes alamayan Burhan kızın kıçına tekmeyi bastı.
Asya sonra Turgutla çıkmaya başladı. Burhan ise yıllarca Kadriyenin peşinden koştu ve sonunda istediğine ulaştı.
Nilüfer evliydi ve Asyanın çok iyi kız arkadaşıydı. Sonra aralarına kara kedi girdi, yıllarca konuşmadılar. Kocası tarafından aldatılan Nilüfer 8 yıllık evliliğini bir günde sildi ve pılını pırtını toplayıp baba evine döndü. Boşanma davası sürerken Turgutla çıkmaya başladı. Boşandıktan sonra Turgutla aynı eve taşındılar ve şimdilerde çok mutlu ve çocuğu oldu.
Derya ile Asyanın arasından hiç bir zaman su sızmadı. Ama Asya ile Turgut ayrıldıktan sonra, Derya Turgutla çıkmaya başladı. Bu ilişkide fazla sürmedi zaten. Deryanın ablası Duygu bu grubun her zaman içindeydi ama asla adı geçen baylardan biri ile birlikte olmadı. Bir ara benim eski sevgilimle çıkmıştı ya hadi neyse.
Ofelyaya gelince, müzmin bekar, hiç bir zaman dikiş tutturamadı. Bir ara Turguta aşık olduğunu biliyorduk ama hem Asya hemde Derya Turgutla çıkınca artık oda artık olmak istemedi herhalde.




Kafanız karıştı biraz degilmi? Ya migdeniz? Bulandı mi benim ki gibi? insanların miğdesi ne kadar geniş anlamıyorum ben. Hepsi birbirinin ciğerini biliyor, onun sevgilisi şimdiki kocası ile çıktı, öbürünün karısı şimdiki karısının kız arkadaşı. Benim kafam almıyor, basmıyor buna. Miğdemde kaldırmıyor. Böyle durumlarda değil bahçede mangal keyfi yapmak, sokakta görsem suratına bakmam lan bu tiksinç insanların.

Dipnot: İsimler değiştirilmiştir. Bahsi geçen olaylar tamamen gerçeklere dayanmaktadır ...

5/29/2012

Ufak bir kutu

Kalp şeklinde küçük bir kutu. Kutunun içinde çukulata... Bu sene sevgilimden aldığım ilk doğum günü hediyem. Sevgililer gününde birbirimize hediye almamıştık. İkimiz de bu günün çok saçma olduğunu düşünüyoruz çünkü.
Onun için doğum günüme aldığı bu ufak hediye beni o kadar mutlu etti ki  anlatamam.
Benim sevgilim biraz acayip adamdır. Bunu bile son anda koşturarak gidip aldığını biliyorum. Çünkü bu güne kadar hayatında benim gibi biri olmadığı için bazen nerede nasıl haraket edeceğini bilemiyor.


O yüzden seviyorum ya şapşal seni :) 

5/28/2012

Son iki gün

Evet sonunda bir kaç satır yazmaya fırsatım oldu. Son iki günüm baya bir yoğun geçti diyebilirim.
Cumartesi günü doğum günümdü. 30 yaşına bastım canimcim. Bu sene kutlama yapmadım çünkü her sene kutlama yapmayı bırakalı yıllar oldu. 30 oluyorum diyede illaki doğum günümü kutlamak istemedim. Allah o günleri gösterirse 40 da olacağım, 50 de.
Annem doğum günüme mahsus ben çok seviyorum diye pizza yaptı. Oturduk ailecek bir güzel yedik. Bütün gün ariyanlar oldu. Babannem, teyzem, halam, kuzenler ve Uniden arkadaşlar.

Akşamda Eurovisionu seyrettim. Açıkçası bu seneki şarkımızı ben pek beğenmedim. Can Bonomoyu çok severim fakat sarkiyida ingilizcesinide beğenmedim.
Zaten her sene sinirleniyorum. Komşu komşuyu kayiriyor diye söylenip duruyorum. Bir daha bakmayacagim diyorum ama bakıyorum işte.

Dünde başka bir arkadaşımın doğum günüydü canım. Bahçede mangal yaktık, sabaha kadar oturduk. Çok güzel vakit geçirdik. Havada harikaydı yani herşey bizim içindi. Sevgilimde yanımdaydı, mutlu saatler geçirdim.


Doğum günümde kutlama yapmadığım halde yinede bana hediye getirenler olmuştu üniversiteden arkadaşlardan, çok mutlu ettiler beni.
insanın güzel dostları olması ne güzel

5/25/2012

Tarih belli


An itibari ile üniversitenin sitesinde sınav tarihlerinin belli olduğunu görünce içimde bir panik oluştu canımcım. Temmuz ayının ilk haftalarını sınavlara katılarak geçireceğim. Mezun olmama yarım sene var diyordum ama sınavıydı teziydi stajıydı derken, ancak seneye galiba :(
10 yıldır okuyorum hala bir baltaya sap olamamanın sıkıntısı var içimde. Fakat bu başka bir yazının konusu.

5 sınava girsem ... 5 sınavın en azından 600 sayfa dokümanı olduğuna göre eder sana 5x600 = 3000 sayfa.
S.çtık yani be blog. Yani demem o ki Su kişisi şu andan itibaren yusuf yusuf

5/24/2012

Üniversite

An itibari ile üniversiteden bildiriyorum canımcım. Bu sabah sevgilimi görmenin verdiği büyük bir sevinçle erkenden kalktım ve trene binip M. şehrine geldim. Orada otobüs durağında sevgiliyi beklerken geciktiğini belirten bir mesaj aldım. Zaten dün akşam ortak arkadaşlarımız J.ya gitmişti ve bütün geceyi kaynak yapmakla geçirdikleri için geçikeceğini tahmin etmiştim. Her sabah yaptığı gibi ona simitçiden simit aldım. Geldiğinde gülümsedi. Benim seni bu kadar düşünmem hoşuna gidiyor biliyorum sevgili.
Bir araya geldiğimiz bütün dakikalarda ve saatlerde bana ne kadar değer verdiğini anlıyorum yar. Onun içindir ya seni kaybetme korkum. Ben bugüne kadar verdiğim değerin karşılığını göremedim ki aşk. İlk defa bu kadar mutlu ve huzurluyum. Şu an bulunduğum odanın yanında bulunan odanın buğulu camından siluetini bile görmek yetiyor bana.

5/22/2012

Söyleyin a dostlar


17 yaşındayken yani bundan tam tamına 13 yıl önce yengemin kardeşi ile aramızda ufak duygusal bir bağ kurulmuştu. Ben yurtdışında yaşadığımı söylemiştim size. İzine gitmiştik o sene ve G. ile çok güzel vakit geçirdiğimiyden dolayı ona karşı birşeyler hissettiğimi zannetmiştim. Yada gerçekten hissettim bilmiyorum.
O senesi izin dönüşü beni rahatsız etmeye başlamıştı, durmadan evi aramalar, telefonda şarkı dinletmeler vs. vs. Annem şüphelenmeye başladı ve bende çok korkmuştum ortaya çıkacak diye.
G.ye sonra bir mektup gönderdim, aramızda geçenleri yanlış anladığını ve bizim aramızda asla birşey olamayacağını sonuçta akraba olduğumuzu yazmıştım. Mektup eline geçtikten sonra gelen telefonlar kesildi. Demekki istediğime ulaşmıştım ve benden umudunu kesmişti. Bir sene sonra bir kız kaçırdığını ve evlendiğini duymuştum ve çok rahatlamıştım ne yalan söyleyeyim.
Zaten ben o seneden beri izine gitmedim. İki çocuğu oldu bu arada. Geçen sene birden Facebookta beni bulmuş ve eklemiş. Bende kabul ettim, nede olsa akrabam dedim ya.
Ama bana hala beni çok sevdiğini, karısını hiç bir zaman sevmediğini, zaten hiç bir arada yaşamadıklarını, karısının ailesi yanında yaşadığını ve kendisinin de turizimde çalıştığı için hep ayrı olduklarından bahsetti. Benim hayatımda biri var, zaten aslada ona geri dönmeye yada olmayan birşeyi yeşillendirmeye çalıştığım da yok ama durmadan bana mesaj atması benim canımı sıkıyor.
Kalbini kırmak istemiyorum ama ne yapacağımı da bilmiyorum. Yazdığı mesajlara çok soğuk bir şekilde cevap veriyorum yada bazen günlerce bekletiyorum ama anlamıyor.
Söyleyin bana a dostlar ne yapmam gerekiyor?

5/21/2012

Günlük Endişeler


Geçen gün size bu yazımda H. arkadaşımın bu aralar rahatsız olduğunu anlatmıştım ve onun için endişelendiğimi söylemiştim. İş yerinden dolayı hastalandığını tahmin ettiğimi de söylemiştim ve bugün yine yanılmadığımı anladım. Dün telefonda sözleşmiştik yine bu sabah birlikte kahvaltı edip ondan sonra benim su meşhur ziynet eşyalarını bozdurmak için kuyumcuya gideceğimize.
Sabah otobüs durağında buluştuktan sonra yine H. ile doktorun yolunu bulduk. Doktordan çıktıktan sonra yine bir yol üstü cafesinde kahvaltı ettik, kahvemizi içtik ve sıgaramızı tellendirdik.
Oradan ayrı kuyumcuya gittik ve benim gümüşleri bozdurduk. Sonra H.nın işe gitme vakti geldi ve bana işe kadar eşlik etsene dedi, nasıl olsa şu an dersin yok. Allahtan tren biletimiz üniversite öğrencisi olduğumuz için bedavada, iki eyalet ve bir sürü şehirler arası gidip gelebiliyoruz.
Ona eşlik ettim. Çalıştığı şehirde istasyonda birlikte son sıgaramızı içerken bana teşekkür etti ve bugün daha bir içim rahat geldim bu yolu dedi. Su benim acilen yeni bir iş bulmam gerekiyor. İş yerindeki ortam güzel değil, herkes birbirinin kuyusunu kazıyor, geçen gün başka bir iş arkadaşını birden kapının önüne koydular dedi. Hergün buraya gelirken, acaba bugün başıma ne gelecek diye düşünerek geliyorum dedi. Bende bunu tahmin etmiştim zaten. O kadar kendine stres yapıyorki, iş yerine gidip gelene kadar hastalanıyor bu kızcağız ya. Eve döndüğünde bile ertesi gün tekrar aynı iş yerine gideceğini bilmek bile stres yapmasına sebep oluyor. Ne diyebilirim ki, Allah böyle ortamların böyle insanların, böyle iş sahibi memurların bin belasını versin.

H.dan ayrıldıktan sonra yine üniversiteye döndüm. 
Bir kaç saat ders çalıştıktan sonra saat 18:15 oldu ve sevgilimle buluştum. Oturduk bir kahve içtik, sohbet ettik. 
Dönerken el ele kuzene yakalanıyorduk az daha ama oda başka bir konu canımcım.

Safım lan ben

Dünkü yazımda bahsettiğim gibi bugün eski sevgilimden kalan ziynet eşyalarını bozdurmak için kuyumcuya gittim. Kendi kullanmadığım gümüş takıları da ekledikten sonra, gümüşün gerçekten hiç bir değere sahip olmadığını öğrenmiş bulunuyorum. Bir sürü takıya vere vere 15 Euro verdiler ama olsun kalabalığından kurtuldum.
S.nin annesinin verdiği altın saati bozduracaktım birde. Altın falan değilmiş lan, sadece altın kaplamaymış. Yani elimde kaldı anlıyacağınız. Bende zamanında bana altın saat hediye ettiler diye o kadar mahçup olmuştum ki. Ha s.ktir diyorum şimdi kendi kendime.
Ne kadar safim, ne kadar malım lan ben...

5/20/2012

Al mektuplarını ver mektuplarımı


ilişkiler bittikten sonra insanlar bu zaman zarfında sevdiğine aldığı hediyeleri geri istiyor. İster mektuplar olsun, isterse resimler yada ziynet eşyaları. Parfümler, gümüş kolyeler vs. vs.
Benim bu güne kadar böyle bir eylemim olmadı, arkadaşlardan biliyorum yani. Çok saçma geliyor bana. Al mektuplarını ver mektuplarımı der gibi, onu severken ona aldığım hediyeleri neden geri isteyeyim ki ben. Bir yerime sokacağım sanki tövbe estağfurullah.
Bana alınanları da geriye vermedim zaten.
Bugüne kadar hayatıma iki adam girdi zaten onlardan geriye kalanları da bir güzel şekilde tarihe gömdüm zaten.

T.nin bana yazdığı mektupları yaktım büyük bir zevkle. Onun için ödediğim cep telefonu faturalarını helal etmiyorum ama. Paramı gerimi isteseydim la :) Benimle Almanya sevdasına çıkıpta bir yandan Türkiyede çalıştığı iş yerindeki kızla kırıştırıp evlendiğini biliyorum, hakkımı sevgimi helal etmiyorum köpek sana.

S.nin yazdığı mektupları ellerimle ufacık ufacık yırtıp attım. Çöp bidonları alındığı günün sabahında attım mahsus, geri toplamayayım diye.
Hediye ettiği yüzüğü, künyeyi bir kutuda saklıyordum. Yarın götürüp bir kuyumcuda bozduracağım. Bir işe yarasın bari. Miğdem onları hiç birşey olmamış gibi, ah bak bu eski sevgilimden geriye kalan takılarım diyerek kullanmayı kaldırmıyor.

Buda benim eskilerden kurtulma şeklim işte. Ya yakarım, ya atarım, yada ellerimle ufak ufak parçalayıp bir önceki sefer yaptığım gibi gider nehire salarım.
Sildimmi tam silerim, geriye hiç bir iz kalsın istemem.

Ortağı olduğum günahlar var benim

Ortağı olduğum günahlarim var benim. Biz bir zamanlar 4 kızdık. Bir akşam birimiz hariç gezmeye çıkmıştık. Ben yanıma kardeşimide almıştım yine dört kız olmuştuk. Çoktandır dışarıya çıkmadık, bu akşam istediğimiz kadar gezelim tadını çıkartalım, aileden de izini kopardık madem hadi bakalım o mekan bizim bu mekan bizim dolaşalım dedik.
İlk önce bir cafede oturup kahve içtik uzun uzun sohbet ettik. K.nın durmadan bel ağrısı çektiğini, son zamanlarda kendini hep halsiz hissettiğini en önemlisi de bu aralar hep başının ağrıdığını öğrendik.
Aklıma birşey gelmedi üstünde durmadım. Cafeden çıktık ve bir nargileciye gittik. Çok güzel bir yerdi minderlere uzandık ve saatin epeyi geç olduğundan içimizi ısıtması için nane çayı ısmarladık.
Konu konuyu açtı, sohbet iyice güzelleşti. Yine döndü dolaştı K.nın bel ağrılarına geldi. Birden F. 'Sen hamile olmayasın' dedi. Kafamız bulandı. 'Yok canım, bunu da nereden çıkardın?' dedi K.
'En son ne zaman regl oldun sen?' diye sordum bende.
'Bilmem, bir kaç gün geciktim' dedi K.
Saatler 22:15i gösteriyordu. O saatte ancak nöbetçi eczane bulabildik. Gittik hemen bir gebelik testi aldık ve sorun nerede nasıl yapacağımızdı. F. eve gitti, kardeşimle ben K.yi bizim eve getirdik.
Odamızda sohbet ettiğimizi zanneden annem oturma odasında otururken, biz içeride gebelik testini yaptık ve pozitiv çıktı.
K. küçük çapta bir şok geçirdi ve inanmak istemedi. Testin yanlış olduğunu, bozuk olduğunu falan söylemeye başladı.
Onu bir sallayıp kendine getirdim ve testin yanlış bir sonuç vermediğini gerçekten hamile olduğunu söyledim.
Hemen erkek arkadaşı B.yi aradı ve hamile kaldığını söyledi. B.de tamda o gün izin için yola çıkmıştı. Oda telefonda bir şok geçirdi.
İkisi evli değildi, K.nin çok farklı yaşam standartları vardı. B. şu an için hayatını yola koymaya çalışıyordu. Bebeği aldırması gerektiğini bilen K. çok çok üzüldü.
Ertesi gün o zaman benim garsonluk yaptığım bilardo salonunda bir araya geldik.

K., F., E. ve ben. Biz dört kişiydik. Hepimizin farklı düşünceleri, inançları vardı.
F. K.'ya – Ben karışmam, senin bileceğin bir iş dedi
Ben – Çok günah ya, gerçekten aldıracakmısın dedim.
E. - bu çok büyük bir sorun, hemen git aldır dedi.
Sonuç ne olursa olsun hepimiz bir aradaydık ve birbirimize yardımcı olacaktık.
Kadın doktorundan termin al, aile kurumundan termin al, neden bebeğin aldırılması gerektiğini açıkla, K.yi kimseye çaktırmadan hastaneye götür, bebeği aldır, sonra eczaneden ilaçlar al, miğdesini üşütmüş evde dinlenmesi gerekiyor diye yalanlar üret, ertesi gün gidip K.yı yokla. Hepsini ama hepsini birlikte yaptık.
Şimdi geriye baktığımda düşünüyorumda, benim bugün böyle birşey gelse başıma (Allah korusun), bu dört kişiyi bir araya toplayamayacağım ne yazıkki. Hepimiz dağıldık.
F. le ben hala görüşüyoruz. K. B. ile evlendi sonradan, şimdi yine bir çocukları var. Bazen bebeğe bakınca aklıma geliyor, acaba öbürü kızmı olcakti erkek mi diye. Acaba kime benzeyecekti diye.
E. evlendi gitti buralardan. Yüz yılda bir annesini babasını görmeye geliyor, geldiğinde de haber vermiyor.

Bazen ister istemez ortağı olduğum bu günah aklıma geliyor.

5/19/2012

Dellendirmeyin beni

Babamın bu ani sinirlenmeleri beni deli edecek. Bir gün gelecek ve birbirimizi yiyeceğiz diye çok korkuyorum. Bugün akşam Chelsea-Bayern Münih maçı var ya, bizim odada seyredecekmiş. Vay efendim televizyonun tozunu neden almamışım, benim kadınlıkla hiç bir ilgim yokmuş. Sanane be adam … Bütün gün evde yokum, sabahtan akşama kadar doğru dürüst bir meslek edinmek için üniversitede, hemde sizin beni neredeyse zorla gönderdiğiniz bir bölümde, çabalıyorum. Bir haftasonum var, bu sabah arabanın el freni için sabahın köründe ayağa diktiginiz yetmedi, birde şimdi tozla kafamı bozmayın benim.
Babam çok iyi bir adamdır aslında. Sakin, sessiz ensesine vur lokmasını al dedikleri tiplerden. Ama ben onu çok sevdiğim için bu ani sinirlenmeleri bana daha çok koyuyor. Oda bunun farkında değil.

Bensizde bir mok yiyemezler ki

Bu sabah sekize çeyrek kala annemin „Su çabuk kalk“ diye bağıran sesi ile uyandım. Neymiş efendim, arabanın el freninde sorun varmış ve ben el frenini çok fazla çektiğim için araba yerinden kalkmiyormuş. Neden dümdüz duran bahçede el frenini çekmişim. İnde babana bir yardım et demezmi üstüne üstelik birde. Sanki babamın yapamadığını ben yapabileceğim, ilahi anne.
Neyse bir sürü bagrışmadan sonra mecbur arka tekerleği söküp freni gevşettik ama bende bugün uykusuzluğumla kaldım hani. Şimdi sabahtan beri bir ölü gibi evin içinde dolanıyorum. Halbuki ben dün akşam yatarken „Oh kebap. Yarın cumartesi bol bol uyurum artık.“ diye yatmıştım. Hahayytt şansıma tüküreyim yani. Bensizde bir mok yiyemezlerki mk.

5/18/2012

Ben almayayım a canım

Sil baştan başlamak gerek bazen. Şebnemin şarkısını söylüyormuş gibi oldum.
Evet bazen birşeyleri değiştirmek gerekiyor.
Mesela yararına değilde zararına konuşan insanları hayatından def etmek gibi.
Başkalarının derdini kendi sorunlarından daha üstün tutupda, sen başkaları için üzülürken, senin için üzülen birinin olmayacağını idrak etmek gibi.
Yada bulduğu aşkları yıllardır sürdürdüğü arkadaşlıklara değişen insanların, zamanı gelince yalnız kaldıklarında yine sana döneceğini bilmen gibi.
Çok yazık çok. Evet aşk gözünü kör etmiş olabilir senin. Ama sen seviyorsun diye, bende ayılıp bayılmam gerekmiyor ona. Kusura bakma ama heleki bu kadar küstah olan birine tahammül edecek durumda değilim ben. Sen sevgini sakın, koru onu gözün gibi, tamam anlayışla karşılarım. Sevgiye sonsuz saygım vardır ama beni bi zahmet muatap etme olurmu a canım.
Ama sunuda unutma. Aşk, sevgi geçici kavram, saygıdır önemli olan. Yarın öbür gün sevgide, aşkda bittiğinde, sana olan saygısını yitiren arkadaşlarını yanında bulamayınca anlayacaksın ne demek istediğimi.
Aslında demek istediğim – ben ne olursa olsun arkadaşlığın dostluğun çok yüksek yerlerde tutulması gerektiğine inananlardanım.

Ananın ...

Şu an yemek masasından canlı bildiriyorum. Evdeki diyaloglar harika. :) Annem yurtdışında yaşayan teyzemle telefonda konuşuyor. Babamda yanında oturmuş bir yandan Ferihayı seyrederken, bir yandan da annemin teyzemle konuşmasına kulak kesiliyor.
Teyzemle annem eskilerden girdiler konulara, çocuklardan (yani bizden) çıktılar.
Annemin dediği şu: 'Bir daha dünyaya gelsem keşke, yani şu anki aklımla hiç birşey yaşamadan aynı noktada olsam. Birikimlerimle. Ben böylemi olurdum?'
O arada babam giriyor lafa. Diyorki: „Yine benimle evlenirdin değilmi hayatım?“
Annemin cevabı bu: „Tabi ananın a..nı görürdün sen. İşim yoktu zaten benimde.“
Babam: „Kalbimi kırıyorsun ama aşkım.“
Annem: „Hadi be oradan, senin gibi bu kadar sakin sessiz, tuttuğunu koparamayan, hakkını arayamayan adamla yine evlenirdim he?“
Bu arada olaya teyzem giriyor : “Anlaşamıyormusunuz Asya?“ diyor anneme.
Annem: „Yok canım niye anlaşamıyalım, Allah Allah.“
30 yıldır böyle bunlar. Ben böyle saf, herşeyi anında birbirine söyleyen sevgi görmedim. Bu kadar birbirini yiyip yinede bir başkası laf etmeye kalkıştığında sevgileri için kartal kesilen bir ailem var benim.
Herkese böyle güzel, yeri geldiğinde sevimli bir çekişme ile geçen bir sevgi nasip etsin bence.

H. için endişe

Çok ufak şeylerden mutlu oluyorum ben tıpkı salı günü yaşadığım güzel gün gibi. H. arkadaşımın bu aralar sağlık sorunları var. Durmadan kendini halsiz hissediyor. Miğdesi ağrıyor. Doktorlar ne olduğunu bir türlü bulamadılar. Sabahları erkenden kalkıp işe gidiyor, 4 saat çalıştıktan sonra çıkıp üniversiteye geliyor. Bana kalırsa bu yoğun tempodan dolayı, bedeni bir kaç gün sonra yoruluyor.
Pazartesi günü telefonlaştıktan sonra salı sabahı erken saatlerde buluşmaya karar verdik. Kendisi doktora kan vermeye gidecekti, bende ona eşlik edecektim. Dediğimiz gibide yaptık. Üniversiteye her gün bir buçuk saat trenle gidip geliyorum. Sabahın köründe kalktım ve H.'la konuştuğumuz gibi sekiz buçukta buluşup doktora gittik. Doktor H.'ya bugünlük ise gitmemesi gerektiğini, eve gidip dinlenmesi gerektiğini söyledi. Doktordan çıktık ve sözlestigimiz gibi ufak bir yerde kahvaltı ettik. Sabahın köründe buluştuğumuz yetmiyormuş gibi, birde oturup bir güzel kahvaltı ettik ve ilk bir kaç dersi ektik diyebilirim.
Hesabı zorla H. ödedi. Neymiş, ben erkenden kalkıp o kadar yolu gelmişim. Sadece onu doktora giderken yalnız bırakmamak için. Arkadaşlık böyle birşey. Değer bilmeli, kıymet bilmeli. Umarım tez zamanda gerçek anlamda sağlığına kavuşursun H. Gerçekten senin için endişeleniyorum.

İsyannn

Halbuki ben istememiştim bu yükü yüklenmeyi. Siz saldınız bu ağırlığı üstüme. Ben daha çocukluğumu yaşıyamadan üstüme binlerce profil yüklediniz. Kasabanın ilk okuyan kızı. İlk üniversiteye giden kızı. Su ablanızı örnek alın dediniz kendi çocuklarınıza. Bana sormadınız bile, benim örnek olup olamayacağımı.
Çocuklar parmağıyla beni gösterirken. Bak bu abla tüm on yargıları yıktı, kız çocuklarının okuması gerektiğini bize gösterdi derken, bana kimse sormadı, okuduğum bölümün ne kadar zor olduğunu. İsteyerek başladığım bu yoldan hala kurtulamadım. Hala okuyorum. Evet yüksek lisans yapıyorum ama ben belkide şu an başka bir yerde olmayı tercih ederdim. Su evlenmeyi düsünmüyormu diye soruyorlar anneme. Yok okuyor, tabiki şu an düşünmüyor diyor annemde. Yine bana soran yok. 29 yaşında, hala yalnızım aslında. Sevdiğim adamın da benimle aynı üniversitede okuması, ikimizinde yollarının bir olması çok güzel bir duygu aslında ama oda bazen soruyordur kendi kendine. Bu okul ne zaman bitecek ve biz bir baltaya sap olup ne zaman tamamen birbirimize kavuşacağız diye.
Arkadaşlarımın hepsi evlendi barklandı, çoluk çocuk sahibi oldu. Doğum günlerinde, yada her hangi özel günlerde eski dostlarla bir araya geldiğimizde 'Hala bitmedimi senin şu okulun' demesi çok kolay.

Kimse sorumuyor ki bir kere 'Su nasılsın?' diye.

5/16/2012

Fethi

'Yanlış Fatih tarafından fethedildim' diyordu Sıla bir şarkısında. İste benim hikayemde bundan ibaret. Gözümü sevgi bürüdüğü zamanlarda tamamen farklı bir insan oluyorum ben. Tüm hayallerimi, düşüncelerimi, geleceğe dair tüm planlarımı o insana göre kuruyorum. Kuruyordum! 
Bir anne gibi koruyup sakınıyordum kendi gözümden bile. Sonra bir gün yanlış bir fatih tarafından fethedildi tüm hayallerim, düşüncelerim, ellerim, yüreğim ve bedenim. 
Çok sonraları fark ettim benim ona verdiğim degeri onun bana vermediği. Kısır bir döngünün içine girdim. Ne kalmaya sabrım vardı nede gitmeye gücüm. 
Ve o lanet gün geldi çattı. Kendimi kandırmayı bıraktım. Olmayacak duaya âmin demeyi bıraktım. Kendimden utandım. Arkadaşlarım sayesinde ayaktayım. Teşekkürü bir borç bilirim.

5/14/2012

Ellerin dans etsin

Birbirimiz icin ayırdığımız nadir saatlerde kollarında boylu boyuna uzanmisken anlıyorum hayatın griden başka bir renge de sahip olabileceğini. Ellerin bedenimde dans ederken, sesin en güzel senfoni orkestrası. Bana yabancı olan bir dilde beni sevdiğini söylerken tüm diller, tüm dinler anlamını yitiriyor sevgili. Ben seninle tüm on yargıları yıkmaya geldim. Gurbet elde kendime seni sıla seçtim. O yeşil gözlerin bana ırmak ırmak, bir Çağlayan gibi gürül gürül sevdamızı anlatırken nasıl olurda bu yüreğimde sana doğru akan su durulabilir ki. Yani demem o ki sevgili, bırak ellerin dans etsin bedenimde. Nefesin nefesime karışsın.

Saklanmak istiyorum

Günler günleri kovalıyor. Mayısın ortasına geldik. Diş sorunlarımla uğraşırken, zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım bile. Dogumgünüme pek bir az zaman kaldı. 30a basıyorum ben bu sene. 30 yılı geçirdim bu fani dünyada. Neler gördüm neler geçirdim diye maval okumayacağım şimdi sana ama daha neler göreceğim kim bilir, merak ediyorum gerçekten.
Bazen gerçekten ve gerçekten su an bulunduğum durumdan o kadar bunalıyorum ki anlatamam sana. Durmadan gizlenmek saklanmak. Binlerce yalanları ard arda sıralamak. Neden? Kırılmaktan korktuğum için. Bugüne kadar bir güzel ağzıma mıçtıkları için.
İnsanlara değer vermeyi öğretmişti halbuki annem bana. Herkesi kendin gibi sanma ama yinede sev saygı duy demişti insanlara. Ama annecim, insanlar o kadar acımasız ki. O kadar çıkarcı ki. O kadar şerefsizi, it kopuğu varki. Nerede nasıl duracağımı bilemiyorum bazen anne. Çocukken yatağımdan kalkıp senin daha uyuduğunu gördüğüm zaman, yanına sokuluyordum ya hani. İşte tıpkı o zamanki gibi, koynunda gizlenmek istiyorum anne.

5/13/2012

Tanım

Çocukluğumda yaptığım gibi artık bebeklerimle değil kendimle konuşur oldum. Aklımda binlerce sorular. Saçlarımı yeşile boyadığım günden beri, ters düştüm ben bu evrene zaten.
Kendimle konuşmayı bıraktım, artık sana anlatacağım. Satır satır dökeceğim sana içimi.
Yeri gelecek güleceğim, yeri gelecek ağlayacağım. Ama en çokta bu aklımdaki binlerce sorulara cevap arayacağım.
Benim hayatımda sular hiç durulmayacak. Adım gibi alnıma yazılmış. Bir gün bir yerlerde durulana dek bu serüven devam edecek.