12/28/2013

Çiçekli Çay Vol.2

Çiçekli Çay Vol.1 burada

Evet efendim bu gün cayimin ikincisini kullaniyorum. Buda icinden cikan cicek efendim.
Ben bayildim bu caylara.





12/27/2013

Cümle Tamamlama Mimi

Sevgili Yeliz beni mimlemis. Kendisine tesekkür ediyorum ve verilen cümleleri tamamliyorum. Kalin isaretli yerler verilen cümle baslangiclari gerisi benim tamamladigim yerler.


1. Elimden gelse, zamani geriye alir yaptigim tüm hatalari siler ve yeni yapilacak hatalar icin yer acardim. Hata yaptikca ögrendim hayati ve bana hata yapanlari def ederek.

2. Kendi kendimi kontrol etmekte; ok basariliyimdir. Cok nadir sinirlenirim. Meshur bir lafim vardir benim "Benimle ben istemeden kimse kavga edemez." Gercekten de öyle.

3. Beni en çok kaygılandıran şey,  aileme bir sey olmasi. Verdigim sevginin ve emegin karsiligini görmemem.
 
4. Hayatımın en kötü anı, dedemi kaybettigimizi ögrendigim andi.

5. Yalnızken, bir cay demlerim. Yada bir fincan kahve. Bol bol yazi yazarim. Eski fotograflara bakarim bazen.

6. Nefret ettiğim, kendilerini bir bok zannedip baskalari ile dalga gecenler. Aslinda bir boka yaramadiklarini bildikleri halde, baskalarina laf atarak kendi iclerini rahatlatan insanlar.

7. İşim, Bilgisayar Mühendisligi yüksek lisans son sinif ögrencisiyim. Severek yapacagim isimi biliyorum. Bir cok alanda calisip tecrübe kazandim zaten. 

8. Kadınlar/erkekler, ne bir arada ne de ayri.

9. Hayat, insana her an gülmüyor hemen bir sevgili vermiyor :) Mirkelam'in sarkisi geldi birden aklima.

10. Çocukken, her sey daha güzeldi. Hayat daha kolaydi ve etraf hep bahar ve yemyesildi.
 
11. Başkalarının zayıf tarafı, ile asla dalga gecmem. Sonucta kendi zayif yanlarimiza bakmamiz gerekiyor.

12. Yalan söylemek;  yeri geldiginde ve gercekten gerekli ise kullanilan bir güc bence.

13. Her şey kötü gittiği zaman,  amannnn yaa, buda mi olacakti?

14. Geceleri, uyuyorum canim ne yapacagim :)

15. Başkalarına göre ben, deli bir asik, catlak bir arkadas, dost canlisi ve saf. 

16. Kurtulmak istediğim korku, terk edilecegimi düsünme korkusu

17. Bazen düşünüyorum da, bu kadar uzun süre okumasaydim, simdi ye evlenmis coluk cocuga karismistim lan.

18. En çok utandığım şey,  sokak üstü bagirarak konusanlar. Yabanci bir memlekette yasadigim icin bizim yabancilarin yaptigi zaman yabanciligimdan utaniyorum. 
 
19. Keşke ben, biraz daha atik olsaydim bazi konularda.

20. Anlamıyorum, 
Bazen insanlari gercekten de anlamiyorum.

Severek yaptim ben bu mimi. Pasliyorum yapmadi ise eger Deeptone yapsin. :)

12/26/2013

Çiçekli Çay

Dün sevdiğimin ailesi beni noel yemeğine davet etti. Sevdiğin iki teyzesi, kocaları ve cocukları derken 17 kişi olduk. Bol bol sohbet edip bol bol yemek yedik. Sonra ben gitmek icin ayaklandigimda sevdiğimin büyük teyzesi bana kocası ile ufak bir hediye uzattı. Cukulata almışlar bana. Sonra baktım ki sevdiğimin annesi ve babası da bir paket uzattı. Cayı cok sevdiğimi bildikleri icin cay almışlar ama cok ilginç. Cay top halinde fincanaveya çaydanlığa yerleştiriyorsunuz ve sıcak su ekliyorsunuz. Yaklaşık on iki dakika o top gidiyor ve yerine çiçeğe benzeyen bir sey geliyor. Dört çeşit topum var. Bakalım neler çıkacak. Bu ilk topum. 

12/22/2013

Dün Akşam

Dün trenden indikten sonra sevdiğimin yanına gitmek için bir tramvaya bindim. Tramvaya bindiğimde pis sağcı bir almanın teki çin bir aileye laf saydiriyordu.
Sinirlendim sinirlenmesine ama belli etmedim. Pisliğin arkasında bulunan koltuğa oturdum. Çin ailenin yanında bir de konuşmalarından tahmin ettiğim rus bir aile vardı.
Neyse bu pislik bağırdıkça bağırıyor küfür ettikçe ediyor. Rus adam dayanamadı ve - çeneni kapat aşağılık adam - dedi.
Pislik kalktı benim yanıma oturdu. Beni sinirler tepemde dolanıyor bir yandan okuduğum kitaba konzantre olmaya çalışıyorum.
Pislik birden - biz almanlar sizi alsa istemedik, sizin burada ne işiniz var? - dedi.
Kıyafetinden belli köpeğin. Sokakta yaşıyor. Alkolde almış pislik, kokuyor.
Senin yapmadığını yapıyoruz, çalışıp vergi veriyoruz dedim sonunda.
Bana ters ters bakarak ayağa kalktı ondan sonra da tramvaydan inerken Hitlere ait meşhur bir söz var ya onu söyledi.
Salak, pislik.
Neyse bu kadar sinir yeter.

Sevdiğimin oturduğu sokağın durağında indim ve yanına gittim. O da hazırlandı ondan sonra da tamburcular ile buluştuk. Yemeğimiz pek hoş geçti geçmesine de garson bayan çok sinirdi. Geldi ne içeceksiniz diye sordu. İlk önce içki menüsünü alabilirmiyim dedim. Kadın bu arada sevdicege soruyor. Şarap içmek istiyorum. Beyaz, kırmızı. Sevdicek diyor beyaz. Bir kaç marka söyledikten sonra sevdicek ne içeceğini söyledi.
Neyse kadın diğer arkadaşların siparişlerini de aldı.
Ondan sonra siparişleri masaya getirdiğine bana karar verdiniz mi diye sordu.
içki menüsünü getirirseniz karar vereceğim dedim ve çok süper bir gülücük attım.
Çok fenayim bu aralar.

Akşam güzel geçti ama saat 10:30'u gösterdiğinde mutfağı kapattılar sonrada sadece içki satışına devam ettiler. Biri çeyrek gecede çok nazik bir şekilde bizi kovdular efendim.
Thomas'a dedim buraya bir daha gelmeyelim gardaş :)) Nah geliriz dedi. :)

12/21/2013

Noel Yemekleri

Noel tatilinde bulunuyoruz efendim Almanya genelinde. Simdi tüm noel yemekleri basliyor. Aile ile gidilen yemekler, is yeri ile gidilen yemekler vs.
Bu gün sevdigimin tamburcularinin noel yemegi var.

Bir siyah pantolon, bir acik kahve tonunda simli bir kazak.
Cok hafif bir makyaj.
Aldigim yeni hafif topuklu yarim cizmeler.

Hazirlandim, tren saatinin gelmesini bekliyorum.
Gecen sene de götürmüstü beni bu yemege.
O zaman tamburcular sevdicegin sevdiginin oldugunu bilmedikleri icin her zaman yalniz geldigi yemege bu sefer yaninda birini getirmesine sasirmislardi ve heyecanla beni beklemislerdi.

Bu gün yine o tamburcular ile yemege gidiyoruz iste.
Yemeklerimizi önceden sectik.
Siparis vermek daha kolay olsun diye.
Sevdicek vejeteryan, ben ise müslüman.
Ikimiz icinde et yemegi tabu.
Bende bu yüzden makarna esliginde mantar kavurmasi sectim.
Yanina da salata ikram ediyorlarmis.

Ne tesadüf ki Sebastian da benim ne sectigimden haberi olmadan ayni yemegi secmis.
Bakalim, güzel bir aksam bizi bekliyor herhalde.

12/20/2013

Özgürlügün Elli Tonu


Ana ve Christian'in birbirine olan ask ve sevgileri günden güne büyümektedir. Bir yandan ise Ana'ya sarkintilik eden eski patronu Jack Hyde'nin sapikliklari devam etmektedir. Ana ve Christian evliliklerinden sonra balaylarini bile korumasiz geciremezler.
Yogun bir tempo icinde calisan ikili bir yandan da Christian'in piskolojik sorunlarini cözmeye calismaktadir.
Aldiklari bir haber ikiliyi allak bullak eder. Aslinda mutluluklarina mutluluk katmasi gerekiren Christian'i sok eden bu haber ikilinin sevgisini bir kere daha sinava sokar.
Christian'in kiz kardesi Mia'yi kaciran Jack Hyde Ana'yi telefonda tehdit eder ve bes bin dolar ister.
Ana bankadan para cekerken haberi alan Christian, Ananin kendini terk ettigini zanneder. Yoksa bu kadar parayi ne yapsin?
Al hepsi senin olsun - diyen Christianin kirginligi ve kizginligi üzücü fakat o sirada karisinin kardesi Mia'yi kurtarmaya calistigini bilmemektedir.

Evet, kitap bir sahaneydi. Bence üc kitabin en iyisiydi. Bol entrika, bol heyecan, bol erotik ve yüce bir sevgi.
Okuyun bence :)

#bitstrips sayesinde yazilarimi süslüyorum. Cok seker duruyor bence.

Günce'sel

Evet efendim Weihnachtsmarkta gidip sicak sarap ictik carsamba aksami.


Sonra gecenin soguk bir saatinde trene binip eve döndüm. Dün bütün günü üniversitede gecirdim. Bu senenin son dersi vardi dün sabah. Sonra sevgilim geldi beni aldi ve evine gittik. Gittigimizde annesi de carsidan yeni gelmisti ve siz acikmissinizdir - birazdan ögle yemegi yaparim dedi.
Yardim ettim. Her seferinde ögle yemegine denk geliyorum. Hic bir katkim olmadan oturup yemek beni utandiriyor.
Mantarli makarna yaptim, D. de o arada baska isleri ile ugrasti.

Yemekten sonra o kadar yorulmusum ki, Sebastianin yataginda uyudum kaldim. Uyandigimda basimda durmus beni seyrediyordu. Aglasam yeridir. Cok mutlu oldum.
Sonra D. kahve ve kurabiye keyfi var, hadi gelin - dedi.
Noel tatiline girdi sayilir herkes. Adettir. Herkes cok güzel kurabiyeler yapar.



Verdigimiz kilolari alacagiz bu sekilde yine ama cok güzellerdi Aksam da yine #poetryslam e gittik. Yani sairler aksami. Cok güzeldi.

#instagram takibi icin @sudrlmz 

12/18/2013

Igrenc Durumlar

Okudugum üniversite de benim gibi bir sürü müslüman var. Faslisi, Türkü vs.
Genellikle faslilar unide bulduklari her ortamda namaz kiliyorlar. Kilsinlar benim icin sorun yok.
Fakat bunlar simdi giriyorlar tuvalette abdest aliyorlar. Allahim bu ne burun sümkürmektir.
Bilgisayar odasina kadar bile geliyor bu sesler. Cok igrenc bir durum.

Bunu buraya neden yazdim onu da bilmiyorum ama bazen baskalari adina utanma huyumdan bir an önce vazgecmeliyim.
Sevgiler

Günce 18.12.2013

Sabah 10 dan beri üniversite de ders calisiyoruz arkadaslar ile. Ögle yemeginde sicak sütlac vardi üzerine de kiraz koydular. Ay ögle yemegi icin bizim tatlimizi veriyor bu manyak almanlar.
Vallahi ben ögle vakti sicak sicak tatli bir sey yeyince yemek yerine saymiyorum onu vallahi, yemekten sonra tatli diye geciyor bu benim lugatimda.
Neyse, arkadaslarim gitti simdi bende bilgisayar odasinda biraz zaman öldürüyorum cünkü Almanya saati alti da yani Türkiye saati ile yedi de Weihnachtsmarkt'ta bulusacagiz is arkadaslarimla.
Weihnachtsmarkt ne mi? Noel pazari canim ya gidip sicak sarap icecegiz. Ben icmiyorum pek.

Sütlaci yedim yemesine de, omu beni yedi ben mi onu yedim belli degil.
Buda bu günün karalamasi olsun. Blog bos kalmasin, degil mi ama?
GFC gitmis bir cok blogta. Aferin google amca. Gözümüz aydin olsun canlar.


12/17/2013

Muck hepinize

Haftalardir/aylardir bir mesaj bile atma. Nasilsin diye sorma - sonrada ögrenci secimleri oldugunuda, secime gittin mi? - diye mesaj at.
Gittim de, sana ne kardesim.
Insan bir hal hatir sorar.
Salak insanlari hayatimdan sildim/siliyorum. Mutluyum.
Muck hepinize.

Karanligin Elli Tonu

 
Kitap Açıklaması

Romantik, özgürleştirici ve kesinlikle bağımlılık yaratıcı Bu roman dengenizi sarsacak, sizi ele geçirecek ve ebediyen sizinle kalacak Ruhu yaralı genç girişimci Christian Greyin karanlık sırlarının yıldırdığı Anastasia Steele, ilişkilerine son noktayı koyup bir yayınevinde çalışmaya başlar. Ama Greye duyduğu karşı konulmaz çekim hâlâ etkisini sürdürmektedir. Grey yeni bir teklifle gelince ona karşı koyamaz. Nihayet her şey daha iyiye gidiyor gibi göründüğü sırada birden geçmişin hayaletleri ortaya çıkar. Anastasia, sorunlu, hırslı ve talepkâr Elli Tonun sinir bozucu geçmişi hakkında, tahminlerinin çok ötesinde şeyler öğrenir ve ilişkileri bir kez daha tehdit altına girer. Grey içindeki şeytanlarla savaşırken, Ana da hayatının en önemli seçimini yapmak zorunda kalır. Ve bu kararı tek başına vermelidir... 


Yorumum:
Fifty Shades of Grey üçlemesinin ikinci kitabını da okumuş ve bitirmiş bulunuyorum. İlk kitapta Christian ile anlasamayacagini, hatta sakin ve sessiz bir hayat yaşayamayacağını anlayan Ana kitabın sonunda Christian'i terk etmiş kendini ve Christian'i ne kadar büyük bir hüzünün içine terk ettiğini fark etmemişti.
Bir şekilde bu ikilinin yolları tekrar kesişiyor ve Ana Christian'a geri dönüyor. Sadist eğilimleri olan Christian hayatında ilk defa aşık oluyor ve Ana'nin ona verdiği sevgi ile değişime uğruyor. Ana beslegidi sevgi sayesinde Christian'i değişime ugrattiginin bile farkında değil. Hala kendine "acaba ben Christian'in zevklerine karşılık verebilirmiyim? Onun için yeterlimiyim?" soruları soruyor.


Firtina kopar, Köprü cöker

Bütün günü birlikte gecirdigim ve eve döndügümde keske gün devam etseydi dedigim bir adam ile birlikteyim.
Evet dün bütün günü birlikte gecirdik sevdicek ile.
Bu gün tezini iade etmesi gerekiyor. Bu yüzden dün sabahin erken saatlerinde yanina gittim ve tezinin 4 ciktisini aldik evde.


Sonra ufak bir matbaaya gittik ciktilari kitap haline getirelim diye.

Gittigimizde matbaa da sira vardi. Calisan bayan "yanda ki firinda bir kahve icin öyle gelin" dedi.
Solugu firinda aldik. Bir fincan kahve ictik. Sevdicek dayanamayip yanina bir de donut aldi.


Matbaaya geri döndügümüzde sira bize gelmisti ve hemen ciktilarin en ön sayfasina koyulacak kalin kartonlara baski yaptik. Calismanin adini ve sevdicegin adini yazip ciktisini aldik.

Iki saat sonra alinmak üzere ciktilari biraktik ve biraz gezdik.

Kitapciklari aldiktan sonra evde ilginc bir huzur ve karisiklik kapladi Sebastiani. Bitti - dedi inanamiyor gibi. Yarin simdi bunlari iade ederken kar yagar, firtina kopar, köprü cöker ve ben 12'ye kadar yetisemem - dedi. Güldüm. Sus dedim. Agzindan yel alsin.

12/14/2013

#blogfirtinasi Firtinam, Felaketim, Hasretim

Fırtınalı ve karanlık bir geceydi. Yağmur şiddetli bir şekilde yağmaya başladı. Uzun siyah saçlarımdan düşen su damlalarının sırtımda ki tisörtümü islattigini hissediyordum.
Biz aslında bu ormanda her zaman dolanmaya çıkardık. Bu güne kadar kaybolmamistik. Köpekleri gezdirmek bahanesi ile saatlerce ormanda el ele dolanır bol bol sohbet ederdik.
Bu ilk defa başımıza geliyordu.

Şimşek sesleri beni ürküttüğü halde korkakligimi belli etmemek için bir şey demedim.
Oda korkuyordu galiba. Daha önce yumuşacık tuttuğu elimi git gide sıkmaya başlamıştı. Sanki, sakin bırakma, bırakırsan ikimizde kayboluruz der gibi.
Bir an "en iyisi sabahı beklemek" dedim.
Karanlıkta doğru dürüst göremediğim yüzünün ifadesini gayet iyi biliyordum. Şaşkın bir bakış ile dudaklarında garip bir gülümseme ile bana baktığını biliyordum.
"Nasıl yani sabahı beklemek?" diye sordu.
"Köpekler yanımızda. Nede olsa onlar da bizi korkur. ıslandık islanacagimiz kadar. Bir ağacın dibine oturup sabahı bekleyelim. Baksana her zaman elimizin avucu gibi bildiğimiz orman bize labirent oldu" dedim.

Bir ağacın dibine oturduk yan yana. Her zaman yaptığım gibi başımı göğsüne koydum ve kalp atışlarını dinleyerek uykuya daldım.
Sabah güneşinin ışınları yüzüme vurduğunda uyandım.
O uyanmış, beni izliyordu. O bunu zaten hep yapıyordu.
Yüzünde anlam veremediğim salakça bir sırıtma.
"Hayırdır, yağmur başına vurdu herhalde" dedim.
"Bakarmisin?" dedi ve eli ile tam karşı tarafı işaret etti.

İnanamiyordum. Ormanın girişinde bulunuyorduk. Yani biz bütün geceyi ormanın girişinde bulunan ağacın dibinde geçirmiştik.
Nasıl oldu da burayı gece göremedik? Gece lambaları isiklandirmisti halbuki burayı.

"Varsın olsun. Kaderde seninle bir gece fırtına, felaket içerisinde bir ağaç dibinde uyumakta varmış" dedi.

Gün 14. “Fırtınalı ve karanlık bir geceydi…” Yazıya bununla başlıyoruz, sonra neler oluyor bakıyoruz.


12/13/2013

#blogfirtinasi Hayali Ev

Çocukluğumdan beri böyle bir evin hayalini kurmuştum ben. Şimdi sevdiğim adamın eli elimde merdivenlerini çıkıyorum ikinci kata doğru.
Tripleks hayal etmemiştim hiç. Dupleks olması iyi oldu. Girişte sol tarafta kocaman bir mutfak. Mutfagimin duvarlarını #postcrossing den aldığım kartpostallar ile süslemeyi düşünüyorum.
Sağ tarafta kocaman bir oturma odası. Gelen misafirler zorlanmayacak. Üst kata kimsenin çıkması gerekmiyor.
İyi ki iki tuvalet yapmışlar.
Yatak odasını maviye mi boyasak? Boğar mi ki bizi bu renk?
Bahçesi de çok güzel. Yemyeşil. Bir sürü çiçek ekerim ben buraya. Biz çalışırken köpeklere kim bakacak? Kimse bakamayacak diye bu yüzden köpek almadık ya :(
"Su odayı çalışma odası yapalım" diyorum sevdicege. "Tamam olur" diyor.
"Duvarı da sağdan sola raflar ile döseyelim, ikimizin kitaplarına yetmez bile" diyorum.
"Çatı katında biraz zorluk çekeceksin iki metre boyunla ama ben oray akşamları yer minderlerine oturup ayaklarımızı uzatabilecegimiz bir mekan olarak hayal ediyorum." Gülümsüyor sevdicek.
"Oda olur" diyor. "Sen yeter ki işte."


Gün 13. Hep hayalini kurduğunuz evde yaşıyor olsanız nasıl bir şey olurdu onu yazın.

12/11/2013

Kardeşimin Hikayesi - Zülfü Livaneli

Serenad fırtınasından sonra Livaneliden nefes kesen bir roman

Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalının kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir.

Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız.


Yorumum:
Buda benim için bir ilk. Daha önce ZÜlfü Livaneliden bir kitap okumamıştım. Kitabı çok beğendim. Polisiye pek okumuyorum aslında ama severim. Bundan sonra daha fazla polisiye, cinayet ve intikam kitapları okumaya karar verdim. Cinayeti isleyeni son ana kadar bulamadım. Bu yüzden kitabın sonunda katilin kim olduğunu öğrendiğimde şok oldum.

12/10/2013

Muhteşem Gatsby

Muhteşem Gatsby'de (The Great Gatsby) Fitzgerald hem Amerika'nın 1. Dünya Savaşı sonrası yaşadığı düşkırıklığını, hem de para ve mevki tutkunu bir toplumdaki ahlak çöküntüsünü çarpıcı bir biçimde yansıtmakla kalmamış; belli bir zaman ve yerde geçen olayları anlatmakla yetinmemiş; Gatsby'nin muhteşem rüyasının peşinde koşmasını adım adım takip ederken hayal ve gerçek arasındaki büyük farklılığa da güzel bir örnek vermiştir. 

Yorumum:

Bu kitabı son zamanlarda yasaklanmış kitaplar okuma merakım ile alıp okudum. Ah diyorum, can Gatsby. Muhteşem Gatsby. Bu ne güzel bir adamdır?
Sevdiğini yıllarca beklemiş. Ona yakın olmak için diğer rıhtımda ki villayı satın almış. Sabır ile tekrar karsilacaklari günü beklyior Gatsby.
Amerikanın kokoş hanımefendileri. Çay partileri. Sevginin paraya takas edildiği bir dönem.
işte bu yüzden Gatsby mutsuz. Kitabı okuduktan sonra birde filmini seyrettim. Çok güzeldi. Yine okurum, yine seyrederim ben bu Gatsby'yi.

12/09/2013

Baba ve Piç


Yorumum:
Elif Şafak'i severek okuyorum. Yazarların politik görüşleri, dini bakış acılarına kapılmamaya çalışıyorum. Kalemine bakıyorum bir yazarın. Bir yazar yazdıkları ile ilgimi çekebiliyor mu? - ben onun peşindeyim. Bu yüzden Elif Şafak'in Aşk kitabın okuduktan sonra tüm kitaplarını okumaya karar verdim.
Baba ve Piç güzel bir kitap. Biraz yorucu olabiliyor. Hikaye bir Amerikalı ermeni asıllı bir genç kızın ailesinin köklerini araştırmak için Amerika da bulunan ailesinden gizlice Türkiye de bulunan üvey babasının ailesine gitmesini anlatıyor.
Bu evde dört kız kardeş yaşamaktadır ve bu dört kız kardeşin bir de bakıp büyüttükleri bir piç vardır. Evet annesine teyze diyen, babasının kim olduğunu bilmeyen bir kız çocuğu vardı. Amerikalı kız bu kız ile çok iyi arkadaş olur. Kitabın sonunda babasını öğrenecektir piç. Kitap boyunca tahmin yürüttüm, doğru tahmini de yürütmüsüm fakat yok artık dedim.

12/08/2013

Ve Dağlar Yankılandı

Abdullah ve kız kardeşi Peri 1952 Afganistan'ında Shadbagh'ın küçük bir köyünde babaları ve üvey anneleriyle birlikte yaşamaktadırlar. Babaları Sabri sürekli iş aramakta, yoksulluk ve çetin kış şartlarıyla mücadele etmektedir. Adı gibi güzel ve iyi huylu olan Peri, kardeşi Abdullah'ın her şeyidir. Abdullah, bir ağabeyden çok ana-baba gibidir. Onun için yapmayacağı hiçbir şey yoktur.. Hatta ağabeyi, Peri'nin koleksiyonuna katmak istediği o en değerli tüyü satın almak için tek çift ayakkabısını bile feda etmeye razıdır. Ve geceleri bir tek karyolayı paylaşmak zorundadırlar. Peri ve Abdullah, babalarıyla Kabil çölüne doğru yola çıktıklarında kendilerini bekleyen, hayatlarını birbirinden koparacak kaderin farkında değillerdir: Bazen bir eli kurtarmak için bir parmak kesilmelidir. Nesillerden ve kıtalar dan geçerek bizi Kabil'den başlayıp Paris, San Francisco ve Tinos'un Yunan adalarına doğru bir yolculuğa çıkaran Khaled Hosseini (Halit Hüseyni) yeni romanında, yaşamımız boyunca yaptığımız seçimleri, en yakınlarımız tarafından uğratıldığımız düş kırıklıklarını, bizi tanımlayan ve hayatımızı şekillendiren sınırları sonsuz bilgelik, derinlik, hoşgörü ve tutku ile anlatıyor.

Yorumum: 
Khaled Hosseini ile ilgili çok övgülü sözler duydum ben bu güne kadar. Kitaplarının yok sattığını da biliyorum. Bir türlü fırsatımız olmamıştı bir Khaled kitabı okumaya ve şeytanın bacağını bu kitap ile kırdım. Kitabı fazla anlatmayacağım ama şunu söylemeliyim ki, Afganistanın ufak bir köyünde birbirine bağlı olan iki kardeşin ayrılış hikayesini okurken üzülmedim değil.
Kitap heyecanlıydı heyecanlı olmasına ama kitapta bir çok karakter var. Kitap uzun soluklu. Yani okurken uzun yılları takip ediyorsunuz. Bu beni yordu. Şimdi okunacaklar arasında Bin Muhteşem Güneş var. Umarım onu okurken de bu hislere kapilmam.

#blogfirtinasi Hercai Menekşe

Bir hercai menekşe.
Gözlerini yollara dikmiş seni beklemekte.
Gündüzü geceye es.
Gelecek biliyorum - diyerek beklemekte.
Sen gelmeyeceksin.
Biliyorum.
Derdine derman olamıyorum menekşenin.
Gözlerinde dolu dolu senin adın.
Gönlünde dolanmaya devam ediyorsun.
Yaralanmış kalbinde senin adın.
Yine seni cagre sayıyor.
Beklemekte hercai menekşe.
Ve ben senin ona gelmeyeceğini biliyorum.


Ve ben anladim ki kagida yazi yazmak kadar güzel bir sey yoktu

12/07/2013

#blogfirtinasi Sonbahar

Bir yol kenarında. Ellerim ellerimin içinde. Hafif bir rüzgar esiyor. Esmer saçlarım dalgalanıyor siyah şapkamın altından. Gazeller dökülüyor ağaçlardan tane tane. Her gün yürürken bu yoldan, gözüme doğru ufak bir haraketle süzülüyor yapraklar.
Renkleri alacalı. Kırmızı, sarı, kahverengi. Kimilerinin üzerinde ufak ufak yeşil noktalar.

Yazdan kalan son yeşil noktalar bunlar.
Buradayız hep olacağız der gibi. Atkimin ucuna takılıyor bir tanesi. Alıyorum elime. Saklıyorum cüzdanimin bozuk para koyduğum köşesine.
Yapraklar ...

Bir melodi takılıyor aniden dudaklarıma.
"Her sonbahar gelişinde,
sarı sarı yapraklarla,
kuru dallar arasında,
sen gelirsin aklıma."




#blogfirtinasi www.tamamenatiyorum.com

#blogfirtinasi Mutfak Penceresi

Mutfakta penceremin önünde duruyorum. Elimde bir fincan sıcak kahve. Hafif şekerli ve sütlü. Her zaman böyle içerim ben bu kahveyi. Sen ise ne şeker kullanırsın nede süt. Kahvenin tabiatına aykırı, yine mi kahveyi kirlettin dersin de güleriz birlikte.
Mutfağın penceresinin buğulu olması dışarıya olan görüntümü biraz engelliyor ama elimde kahve fincanim siluetin beliriyor yine gözümün önünde. Sen hep böyle benim yanımdasın zaten. Hiç bir zaman bir yere gitmedin.
Gülümsüyorum. Şimdi olsan burada ... bir kirletilmemis kahve içerdi ya.

#blogfirtinasi
www.tamamenatiyorum.com

#blogfirtinasi Rüya & Kabus

Geçen gün hem kabus hemde güzel bir rüya gördüm. Rüyamda sevdicegi ziyarete gidiyordum. Uzanmisiz yan yana tavana bakarak lafliyoruz. Sonra aniden kapı çalınıyor. Kapıda ki alacaklı sanki. Kim bu diye soruyorum. Yüzüme soğuk bir tebessüm ile bakıp, birazdan evleneceğim kadın diyor.
Ne evlenmesi neden bahsediyorsun sen diye soruyorum.
Kusura bakma ben evleniyorum diyor. Ne olduğumu şaşırıyorum. Kalkıyorum. Kapıdan çıkarken gülen kadının yüzüne doğru dürüst bakmıyorum bile. Evin bahçesi düğün alayı. Herkes hazırlanmış. Diğer kapıdan tam çıkıp giderken bir bakıyorum sevdicek karşımda. Dizlerinin üzerine çökmüş yüzünde sırıtma "Benimle evlenirmisin?" diyor.
Evet diye boynuna sarılıyorum.

#blogfirtinasi www.tamamenatiyorum.com

Not: #blogfirtinasi ile her gün bir yazi paylasiyor bloggerler. Bilgi almak icin yukarida ki siteye ugrayin. Bu günün konusu bir kabus veya rüya anlatmakti.

12/06/2013

Bir fincan süt

Miğde ağrısına bire bir. Bir fincan süt. Iyi ki bir parça tatlı yedim. Hemen miğde yanması. Yok artık bir daha tatlı yemiyorum.

Biz sigarayı bırakalım adam gitsin sigara içilen meyhanede otursun

Biz sigarayı bırakalım adam gitsin sigara içilen meyhanede otursun.

Dün akşam noel pazarına gitmiştik sevgili sevdicek, üniden bir kaç arkadaş ve bir profesör ile.

Bu noel pazarlarında sıcak şarap satıyorlar. Bildiğimiz kırmızı şarabı kocaman kazanlarda kaynatıp satıyorlar. Tadı harika ama sıcak sıcak yüzüne, burnuna vurması kafayı çabuk bulduruyor millete herhalde.

Neyse içtik bir yarım bardak. Tadını aldık.
Sevdicek tuvalet aramaya gitti bir ara, bende arkadaşlardan ayrılıp dolandım biraz. Akik yüzük satan bir kız vardı. Parmağımın ölçüsünü söyleyebilirmisin bana dedim. ölçtü. 52'mis. Sonra kolombiyalı olan bu kızdan yeşil bir yüzük aldım.
Fazla gecikmemek için erken ayrıldım pazardan. Sevdicege de eve gidince bana mesaj at dedim.
Geldim evime, uzandım yatağıma yeni kavustugum kindelem ile kızılın elli tonunu okudum. (vay babom vay).
Baktım sevdicekten mesaj falan yok.

Neyse mesaj attım, hala pazardamisin diye. Felanca meyhaneye geçtik diye cevap geldi. Sigara icilmiyormuydu orada?
Evet.
Vay anasını sen. Adam bana sigarayı bıraktırdı, şimdi de gitmiş sigara içilen meyhanede oturuyor. Benim derdim başka. içer mi? içerse arabayı park ettiği yeri hatırlar mi?
içtiği halde arabayı kullanır mi?

Gece bire geliyordu sağ salim döndü evine beyefendi.
Bu gün erkenden kalktım. Ne zamandır istiyordum. Ellerime siyah oje sürdüm. Güzel duruyor hani.

12/05/2013

Sonra döndüm ve ona üzüldüm

Üniversiteden arkadaşımın amcası ölmuüş.
Üzüldüm.
Sonra durdum düşündüm.
Kendi amcamın ölümüne bile bu kadar üzülmem diye.
Ne kadar acı.
Sonra döndüm bu duruma üzüldüm.

12/04/2013

Son zamanda okudugum kitaplar

Okuduğum kitaplardan uzun zamandır bahsetmedim. Kitapları anlatmakta bir yeteneğim yok zaten. Ufak notlar alıyorum. O kadar.

Firarperest - Elif Safak
Arka Kapak:
İnsan ki eşrefi mahlukattır, içindeki semavi özü keşfetmekle yükümlüdür. Çıkacaksın yollara, kendine doğru git gidebildiğin kadar. Keşif boynumuzun borcudur. Kendimizi keşfetmek, aşkı keşfetmek, dünyayı keşfetmek, Öteki'ni keşfetmek... (…) Çakılı kalmamak sırf alışkanlıklardan ötürü demir attığın koylara. Çıkmak oralardan, geçmek dalgakıranların beri tarafına, bilmediğin memleketlere varmak, tatmadığın yemekler yemek, sözlerini anlamadığın şarkılarla içlenmek, risk almak, dağılmak ve parçalanmak ve hasret çekmek buram buram, gurbetin tadına bakmak ve kendini yabancının gözünden görmek, şaşırmak yeniden, şaşırmak bir çocuk gibi dünyanın hallerine, çeşitliliğine, güzelliğine, acımasızlıklarına... şaşırmak ölene kadar... şaşırma kabiliyetini hiç yitirmemek... budur son tahlilde Âdemoğullarına, Havvakızlarına kendilerini keşfettirten serüven.

Elif Safak bu kitabinda gazete yazilarini bir araya toplamis. Son zamanlarda Elif Safak okumayanlar cok fakat ben daha cok yazilari ile ilgilendigim icin okuyorum kendisini. Bu kitapta bulunan yazilari da cok begendim.

***

Bülbülü Öldürmek - Harper Lee 


Amerikada 1930ların Güney Eyaletlerinden birinde bir zenci, beyaz bir kızın ırzına geçmekle suçlanır. Önyargılar, şiddet ve riyakarlıkla beslenen Güneyli erişkinlerin ırk ve sınıf ayrımı konusundaki mantıksız yaklaşımlarını Scout ve Jem Finch adlarındaki iki çocuğun ağzından keyifli bir dille bize aktaran roman, aynı zamanda kent halkının vicdanına karşı tek başına karşı koyan bir erkeğin mücadelesini de anlatıyor. Tüm zamanların en çok sevilen klasiklerinden olan Bülbülü Öldürmek, 1960 yılında yayınlandığından bu yana birçok saygın ödül kazanmıştır. Pulitzer Ödülü de kazanan roman, kırktan fazla dile çevrilmiş, tüm dünyada otuz milyondan fazla satmış ve ünlü yıldızların başrolünü oynadığı film, Oscar kazanmıştır. ****** Bülbülü Öldürmek ilk yayımlandığında satış rekorları kırmış ve yazarını kısa sürüde üne kavuşturmuş güzel bir romandır. 1961 Pulitzer Edebiyat Ödülünü kazanmış, bir yıl sonra beyaz perdeye aktarıldığında ise Oskar almıştır. Harper Lee eski ve yorgun bir kasabanın insanlarını etkili bir gözlem gücüyle ve ince bir duyarlılıkla anlatırken çocukluğun o uçsuz bucaksız dünyasını tüm zenginliğiyle yansıtmayı başarır

Ah ne diyebilirim ki? Bu kitabı çok sevdim. Duyguların Rengi kitabın da hissettiğim duyguyu tekrar hissettim. ırkçılık gerçekten de hiç hoş bir şey değil.

***

Aldatmak - Ahmet Altan 


Onunla bir kere daha buluşması, yaşadıklarını bir kaçamak olmaktan çıkaracak, kendisini bir labirent gibi içine alıp bu yaşananları bir daha kolay kolay dışına çıkılamayacak bir maceraya dönüştürecekti. Bunu hissediyordu. Kaçacaksa şimdi kaçmalıydı, daha sonra çok geç olacaktı. Böyle olacağını hissettiği, hatta bildiği halde kaçmak istemiyordu. Yaşadıklarının yarattığı heyecan ve zevk kadar, hatta belki de daha çok, bundan sonra neleri nasıl yaşayacağına dair içindeki merak, kaçmasına izin vermiyordu.Bu kitabı okuduktan sonra hayatınıza ve ilişkilerinize bir kez daha bakacak, hepsinin size şimdi çok daha değişik göründüğünü şaşırarak fark edeceksiniz.Aşkı ve insanı pek az yazar onun gibi anlatabildi...

Eşini aldatan bir hanımın hikayesi anlatılıyor bu kitapta. Gerçekten de heyecan verici bir kitaptı benim için. Aslında mutlu bir evliliğe sahip olan hanım nasıl oldu da genç adama gönül kaptırdı, anlaşılır gibi değil. Bu kitabı okuduktan sonra aşka bakış açın farklı olacak demişti ödünç veren arkadaşım. Haklı.

***

Bekledigim Sendin - Amor Towles 

Yirmi beş yaşındaki Kate Kontent 1937 yılının son gecesini oda arkadaşıyla beraber Greenwich Village’daki ikinci sınıf bir caz kulübünde geçirmektedir ve ikisi, ceplerindeki toplam üç doları mümkün olduğunca idareli kullanmak zorundadırlar. Masmavi gözlere ve etkileyici bir gülüşe sahip yakışıklı bankacı Tinker Grey kulübe gelir ve yanlarındaki masaya oturur. Bu tesadüfi tanışma ve şaşırtıcı sonuçları, Katey’yi Wall Street firmasının sekreter odasından New York sosyetesinin üst basamaklarına ve Condé Nast’ın yönetici ofislerine; kıvrak zekâsı ve kendine özgü soğukkanlılığından başka dayanak bulamayacağı seçkin ortamlara taşıyan bir yıllık yolculuğun başlangıcı olur. “Mükemmel! Zekice, nüktedan ve büyüleyici.” David Nicholls “Büyük Buhran döneminde Manhattan’da mücadele etmek ve hayatta kalabilmek üzerine yazılmış, ilgiyi hak eden, çok başarılı bir ilk roman…” Wall Street Journal “Bu hareketli dönem hikâyesiyle Towles filmlerden aşina olduğumuz siyah-beyaz Manhattan’ı, garip komiklikleri, kadın-erkek arkadaşlıkları ve romantik fesatlıklarıyla yeniden canlandırıyor. Towles’un karakterleri karışık bir dönemde yaşayan, kendilerine gerçek yaşamlar kurmaya çalışan genç Amerikalılar.” The New York Times “En ilginç olan, Towles’un hikâyeyi anlatma, günümüz kültüründe nadiren tasvir edilen bir yeri ve zamanı resmetme şekli. Erkek yazarın, bir kadının ağzından anlatılan öyküye bu kadar hâkim olması da etkileyici.” USA Today “İçinde kaybolmanın çok kolay olduğu, büyüleyici bir hikâye.” The Observer “Belli ki yazar, kitapta anlattığı seçkin yaşamlara sahip, hayat dolu ve bazen pervasız karakterleri çok iyi tanıyor.” People “Tarz sahibi.” The Boston Globe “Olağanüstü bir ilk kitap…” Publishers Weekly “Yazar zarif ve güçlü bir anlatıma sahip.” Kirkus Reviews “Elden bırakmanın mümkün olmadığı bir roman.” O, The Oprah Magazine  

Ah bu kitap çok güzeldi. O zamanının İngilteresini buram buram yaşadım bu kitapta. Burnuma 1937 yılında yaşayan hanımların zerafeti geldi.
Sevginin sadeliği. İyi ki okudum dediğim bir kitap oldu.


***

Bundan sonra böyle kisa kisa da olsa okudugum kitaplari burada paylasacagim. Görseller ve kitap aciklamalari vikitap.com dan alinmistir. Sevgiler.

2 sene

Biz bu gün tam tamına iki senedir birlikteyiz. Çok ilginç. Zaman ne çabuk geçiyor aslında. Daha sanki dün ilk buluşmamız. Dün gibi aklımda. Bu gün sevdiğimin yanındayım. Önemli bir gün değil aslında. Kendisi hatırlamıyor bile :) Önem vermiyoruz böyle şeylere. Olsun, ben içimden geldiği için ona aldığım kravat iğnesini bu gün getirdim verdim. Teşekkür etti. Hoşuna gitti.
Çay demledik, oturduk sohbet ediyoruz işte. Daha fazla bir şey de istemiyorum zaten. Mutluluk ufak ayrıntılarda gizli.

12/03/2013

Kisa Kisa Vol.5

*Cumartesi aksami sevdigim ile onlarin mekanda eglenceye gittim. Cok güzel gecti. O bahsettigim sinir oldugum kiz da gelmisti. Sevdigimin yanina ulasamadi ve gercekten de lezbiyen herhalde.

*Pazar gününü sevdigim bir arkadasimin 7 günlük bebegini severek gecirdim. Cok tatli. Oglan bebek ama kiz bebegi kadar güzel yani

*Bol bol kitap okudum yine yollarda

*Havanin soguk olmasi beni sinir ediyor. Donuyorum. Altima iclik mi alsam napsan. Nene donlari bunlar hanim :) kiki

*Yilbasi planlari yapmaktayim. Yuh daha 28 gün var dediginizi duymadim sanmayin ;)

*Bu gün cok sevdigim bir arkadasim ile bulusup Noel pazarini gezecegiz. Kendisi 3 cocuklu anne, bebekleri bu gün kocaya birakacak. Oh. oh.

*Onun haricinde iyiyim, her sey yolunda yani.

Kisa Kisa Vol.4

11/29/2013

Benimsin


Ne zamandır hayalini kurduğum kindle i sonunda ısmarladım efendim. Az önce hemde.
İlk cikanindan.
Bilgisayarımda bununla okuyabilecegim en az 300 kitap bulunuyor.
Kitap aşkına yarabbi.
Şansım yaver giderse pazartesi elimde olacak.
Oh oh.


Kisa Kisa Vol.4

*Bu gün evdeyim. Dinleniyorum.

*Biraz nezleyim herhalde. Çok hafif bir öksürük var.


*Hava sıfır derece. Dışarıya çıkmaya korkuyor insan.

*Kısa kısa yazmak çok iyi oluyor bazen.

*Arkadaşım Tayfun hastaneden çıkmış, fakat yine de iyi değilmiş. Dün almış başını gitmiş, bu günde çarşıda dolaniyormus.

*Sabahtan beri günlüğüme aldığım notları aktardım. Tam tamına iki yılda neler olmuş, nerelerde notlar biriktirmişim.

*Sinema bileti, şairler akşamı biletleri, gittiğimiz bir lokantanın hesabı, her şeyi biriktirmişim.

*Şimdi çay demliyorum, isteyen var mi?

*Yarın kilerde parti var. Muhakkak gideceğim, yoksa su kevaşe vardı ya benim ki ile bu partide dans etmeye niyetliydi. Nah eder. Kırarım kafasını.

Kisa Kisa Vol.3

11/23/2013

Gelin Olmuş Gidiyorsun


Daha iki sene önce yıllarca nişanlı kalan ablası evlendi. Annesinin ve babasının gözyaşlarına rağmen. Kasabadakilere kalırsa geline büyü yaptılar, erkek evini kimse sevmezde.

Bu gün bu gelinin kız kardeşi evleniyor. Daha 21 yaşında.
Annesi "Kızım daha mesleğini eline almadın, nereden çıktı bu evlilik?" desede gençler sevmiş birbirini. O zaman nişan yapayım demiş 21 yaşındaki ufak hatun. "Diğer kızı kaç yıl nişanlı beklettik seni bekletmem", demiş baba.

Söz kesilsin, yazada düğün olur diye düşünmüşler.
Söz kesileli iki hafta oldu. Bu gün düğün var. Salonu boş bulunca gençler tutmuş. Büyüklerin eli agayina dolanmış.

Kız tarafı getirdi davetiyemizi. Ablası gelmeyecek herhalde dedi, yaşlı gözlerle gözüme bakan anne. Olurmu öyle şey gelir, gelir dedim ama gelmeyeceğini tahmin ediyorum.

Bende diğer kasabalilar gibi büyü yaptırdılar diye düşünüyorum. Yoksa elin adamı, kocam olsa bile beni kardeşimin düğününe bırakmayacak ha? Adamın alnını karışlarım lan ben.

MiM - Sonbahar'i Seviyorum


Sevgili Leopar Delisi Gizem beni çok güzel bir Sonbahar MiM'inde mimlemis. Kendisine çok teşekkür ediyorum ve hemen cevaplıyorum.

1. Sonbahar'da en sevdiğin şey/şeyler neler?
Başımı atkimin içine gömerek, elimde kahve bulunan termos fincanim ile tren beklemek. Tren beklemeyi sever mi insan demeyin. Ben yaklaşık 12 yıldır lise, üniversite ve iş dahil şehirler arası hep tren ile yolculuk ettiğim için alıştım ve seviyorum.

2. Sonbaharda en sevdiğin kıyafet?
Kalın kazaklar, kumaş pantolon. Şapkanın bana yakıştığını söylerler ve kalın yün atkılar.

3. Sonbaharda makyaj trendin ne?
Açıkçası ben hiç bir zaman makyaj yapmayı sevmedin. Gün içinde en fazla kullandığım gözüme çektiğim rimeldir. Ara sıra dudagima bir parlatıcı sürerim o kadar. Bu yüzden trendim olduğu söylenemez.

4. Sonbaharda en sevdiğin yemek/içecek?
Olmazsa olmaz kahvem. Gerçi bu aralar çayı daha çok kullanıyorum. Yemek seçmem aslında ben. Çorba çok güzel olur hem kış hem sonbahar.

5. Sonbaharda başlayan tv dizilerinden en çok beklediğin hangisi?
Ben tv seyretmem. Çok nadir. Aslında bu aralar bir dizi bakıyorum onuda kaç haftadır seyredemedim. Hangi diziler başlıyor ki? Bana önerileriniz var mi?

6. Sonbahar geleneğin nedir?
Öyle özel bir gelenegim yok ama galiba sonbahar gelince bir bardak çay ile odama kaçıp kitap okuyorum. Diğer mevsimlerde de kitap okuyorum tabi ki ama sanki bu mevsimde daha çok. Ha birde unutmadan söyleyeyim, sonbahar gelince yatağa beraberimde sıcak su torbası götürdüğüm de oluyor.

Sevgili Gizem'e bu güzel mim için teşekkür ediyorum ve canım arkadaşım Pia'yi mimliyorum. Bu aralar bloglarda herkes fazlası ile suskun. Mim yapinda birşeyler yazın ayol.

Görseller Google'dan alintidir.

11/17/2013

Büyükleri ziyaret ettik

Cuma akşamı dışarıya çıkmıştım Sebo ve arkadaşlar ile. Cumartesi pazar ne yapacaksın diye sordu. Cumartesi misafirimiz var. Pazar günü bir planım yok dedim. Neden diye sordum.
Anneannem ile dedemi ziyarete gideceğim pazar günü. Dedem biraz hasta. Evden çıkamıyorlar. Bir yerden pizza alacağım yanlarına gideceğim. Birlikte yiyeceğiz dedi. Tamam gelirim dedim. Daha önce anneannesinin evine hiç gitmemiştim.

On biri çeyrek gece trene atladım ve doğduğum şehire gittim. Sebo beni istasyondan aldı.

Sebo çok hızlı araba kullanıyor. Bazen yola bakmıyorum. Bir gün yanında kalp krizi geçireceğim kurtulacaksin benden diyorum, gülüşüyoruz. 185 bastık gidiyoruz efendim. Bu fotoğrafı instagrama yükledim hatta biri 85 gidiyorsunuz bence, fotoğraf çok net dedi.

Bu arada instagram nikim değişti. Artık kullanmam diye silmiştim. Sonra yeniden açayım derken instagram bu kullanıcı adını artık alamayacağımı söyledi bana. Şimdi nikim @sudrlmz oldu efendim. Eklemek isteyenlerin haberi olsun.

Anneannenin evi tam bir nostalji furyası yaşattı bana. Çok büyük. Eskiden tabi ki 3 çocukları ile bu evde yaşıyorlardı. Şimdi yalnızlar.
Dede zar zor kalktı yerinden oturup birlikte pizzalarimizi yedik.

Sonra anneanne ile kahve yaptık mutfakta. Sevdicekte dedesi ile oturma odasında oturdu. Kahvenin yanına ufak pastalar aldırmış dün damadına anneanne. Onları yedik. Sonra sevdicekten rica ettiler. Ampullerin biri geçmiş. Ampulü değiştirdi sevdicek.

Evi gerçekten çok sevdim. Çok rahat hissettim kendimi. Bol bol sohbet ettik. Aslında bir saat kalacaktık ama iki buçuk saat kaldık. Sonrada sevdicek beni eve bıraktı. Gittiğime pişman değilim. İyi ki gittim. Büyüklerin gönlünü hoş tutmalı. Dedem anneannem yok. Bana çok büyük bir anlam katıyor büyükler ile gecirebildigim saatler.

11/15/2013

Kravat Iğnesi


En son arkadaşının düğününe gitmiştik. Orada oğlanlar kravat iğnelerine bakarken "ne zamandır kravat iğnesi alacağım, hep unutuyorum" dedi Sebastian.
"Senin yokmu diye?" sordum. Yokmuş. "Sen alma", dedim ve göz kirptim.
Kürek hikayesini bilenler bilir. Biraz ilginçtir kendileri hediye seçmekte. Bu yüzden bir şey alınca ona sormami istiyor. İstiyor da aslında yine benim beğendiğimi de beğeniyor.
Uzun lafın kısası. Sevgilime kravat iğnesi aldım. Eh malum Noel'de yaklaşıyor. Noel hediyesi olarak kabul etsin bakalım.
Bence çok sade ve çok hoş duruyor. Siz nasıl buldunuz?


11/11/2013

Hey Okuyucu

131 kayitli okuyucum var bloggere göre. Ses yok hic birinizden. Neredesiniz lan siz?
Kiminle konusuyorum ben?

11/10/2013

Bir Pazar Kahvaltisi


Bu gün Sebastian'in babaannesi tüm aileyi kahvaltıya çağırdı. Yıllardır evinin kileri eski eşyalar ile dolu duruyormuş. Orayı bir mimara verip ufak bir ev yaptırmış. Şimdi evi kiralamış ve on ikinci ayın birinde yeni bir kiracısı olacak. Yıllardır dolu duran kilerin boşaltılması ve kiracı gelmesi şerefine kahvaltı düzenledi.

Aslında tüm bunlar bir bahane. Herkes bir araya gelsin istiyor.
Severek gittim. İyi ki de gittim. Ailesi ile vakit geçirmeyi seviyorum ve aramızda olan bağların bu sayede günden güne daha kuvvetlendiğini hissediyorum.
Uzun uzun sohbet ettik. Amcası çok komik yine benimle uğraştı. Benim ile aynı gün doğmuş olan 2 yaşında ki kızı ile oynadım biraz.
Sonrada sevdiğim beni istasyona bıraktı ve eve döndüm. Güzel bir kaç saat geçirdim.
Az çok köpekleri biliyorsunuz. Bana aşık olanlar :) Alba bu gün çok tembeldi. Kemik verdik. Onu bile alacak hali yoktu.

Çok güldük.

11/05/2013

Güneşli Günler Göreceğiz

Son yıllarda ben sadece etrafımda bir kaç arkadaş ile takılır oldum. insanların dedikodusundan, bir şeyleri hayallerine göre üretmelerinden bıktım. Elimi ayağımı herkesten çektim ve baktım ki o kafam rahat, mis.
Ama bir arkadaşım var ki benim için çok özel. Tayfun. Daha önce bahsetmiştim. Ona değil de sevdiğine kirilmistim. Merak edenler bu iki yazıyı okuyabilir.

Birinci Yazı.
İkinci Yazı.

Neyse ben Tayfun'a doğum gününde mesaj atmıştım, cevap gelmemişti. Aramıştım, telefonu kapalıydı. Çalıştığı kafede bir akşam üstü arkadaşlar ile toplanmıştık, başka bir çalışana Tayfun burada mi diye sormuştum, yoktu.
Açıkçası süphelenmistim biraz ama neyse demiştim.
Benim arkadaşımın aileden gelme ırşi bir hastalığı var. Kendisi şizofren. Yaz ve kış mevsimi geldiğinde kafasına taktığı sorunlardan dolayı deliriyor. Bağırıyor çağırıyor. Etrafında ki eşyalara (Allahtan insanlara değil) zarar veriyor.
Kimi zaman kendini mesih ilan ediyor. Kimi zaman bu hayatın hiç bir anlamı yok öleceğim diyor.

Son zamanlarda annesi ve abisi ile yaşadığı sorunlardan dolayı da kafasına çok takıyor her şeyi. Hastalandığı zaman hastaneye yatırılıyor. Tüm hayatı allak bullak oluyor.
Orada da kimi zaman çok fazla aşırı haraket ettiği için yatağa bağladıkları bile oluyor :(
Bu durum beni çok üzüyor. Herkese küfür ediyor. Onu ziyarete gelenleri kapıdan kovuyor. Bir tek ama bir tek Su gelsin beni ziyarete diyor.
Sevdiği ilk hastalandığında ben ziyarete gideceğim de yok durumu iyi değil gitme demişti. Bende bizim arkadaşlığımız çok farklı o bana bir şey yapmaz demiştim. Hastaneye gittiğimde Tayfun beni karşılamış oturup saatlerce konuşmuştu.

Tayfun yine hastalanmış. Tam tamına 8 haftadır hastanedeymis ve benim haberim yoktu. Kendim de ufak bir ameliyat geçirdim evde yattım. Eh kimseyle görüşmediğim için, kimse bana söylemedi. Sevgilisi de ben sen duydun sandım dedi. Dedim kızım duysam aramam mi? Neyse dün telefonda konuştum Tayfun ile. Kendini iyi hissettiğinde N.'ye söyle, seni ziyarete geleceğim dedim.

Ben kendim iyi hissediyorum sen istediğin zaman gel dedi canım benim. Ufak bir oğlu var biliyorsunuz E. Dün beş saat E. ile oynadım. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim.
Bu akşam ziyarete gideceğim Tayfun'u. inşallah bir an önce yine düzelir.

Yol Hikayeleri


Özkan ile Ahmet bir olmuş ve Özgür'u kazıklamışlar. Parasını almışlar bol bol. Şimdi Özgür arkadaşına telefonda dert yanıyor.
Arkadaşı da palavralar atıyor. Yardım ederim lan sana. Ama iyi katekulliye getirmişler seni diyor.

Tüm bunları ben nereden mi biliyorum? Vallahi trende otururken kulak misafiri oldum. Kimi günler tüm sesler sussun istiyorum. Bazı günler açık alanlarda türkler ile karşılaştığımda türk olduğumu belli etmiyor o an için türkçe bilmemeyi yeğliyorum.

Allahtan fazla küfür etmediler de bende sinirlenmedim ama bazen bedava hatları cikartanlara da sövmüyorum değil.
Millet her yerde, her ortamda telefonda rahatça başka insanların yanında derdini paylaşır oldu.
Eskiden öylemiydi ya. Eve gidince ararım telefondan diyorduk.

Şimdi ohoo, Özkan ile Ahmet Özgür'u kazıklıyor.

11/01/2013

İnstagram Günlüğü Vol.4

İnstagram Günlüğü Vol.3

Madem İnstagram'dan bahsettim bir İnstagram Günlüğü yapmanın zamanı da geldi. Gerçi son zamanlarda hep bakıyorum pek fotoğraf paylaşmıyorum ama bunu bu günden itibaren değiştirmeye karar verdim.
Gelelim fotoğraflarıma.

Sevgilimin bana aşık olan köpeği Malou.
Yaz olduğu ne kadar da belli. Sebastian'in oda kapı girişi burası. Ne güzel renk.

Gezmelere gitmiştik biz sevgili ile.


Çiçeklerin güzelliği

Durmadan ellerimle oynayan bir adam #aşk


Sevdicegin tez çalışmaları devam ediyor


Sigara Keyfi. Vallahi artık günde bir tane içiyorum oda sabahları kahvem ile birlikte. Her gün değil ama.


Sevdiğin oturduğu sokağın sonunda ki devasa kilise. Kadraja bile sığmadı.


Mutfakta yemek yerken bile Şebo'nun köpeği Malou dibimde. O bana aşık ben ona.

Domatese olan sevgim rahtmetli dedemden kalma. Yedikçe onu hatırlarım. Rahmet olsun.


Yeşil en sevdiğim renk. Yeşile kaçan her şey. Bu yüzden bu yüzüğümü severim. Bebekte kardeşimin çocukluğundan kalan çikolata bebek.


Gökyüzü olmasa ne yapacağız ki biz?


Bebekler Diyari. Annemin oturma odasinda ki en sevdigi kösesi.


Şimdilik bu kadar efendim. Bir başka günlükte yine buluşuruz. Çok fazla fotoğraf paylaşıp kimseyi sıkmak istemiyorum. İnstagram kullanıcı adım sudurulmaz.

Fatal Error


Bir bilgisayar mühendisinin en büyük korkulu rüyasıdır bu mavi ekranlar. Bu bilgisayarda bir yerlerde bir sorun olduğu, o sorunu bulmak için saatlerce aramak gerektiği ve en önemlisi şimdiye kadar bulunan dosyaları kaybetmeden tamir etmek isteği anlamına gelir.
Kısacası sıçtı Cafer bez getir.

Görsel alintidir.