1/30/2013

Bittim ama ben


Sınav stresi o kadar sarmış ki bedenimi, hastalık, grip, baş ağrısı ve envai çeşit kadın rahatsızlıkları halinde bünyemde belirti göstermiş durumda.
Otur bir sakin ol, çalış kazan diyorum kendime. Beş sınava kayıt oldum ve 3 sınavın 3 gün peşpeşe olması beni yedi bitirdi. Haftaya salı, çarşamba ve perşembe olmak üzere felaket şeklinde 3 sınav üst üste gelince ben biraz panik oldum.
Dün akşam oturdum, düşündüm taşındım ve çarşamba günü olan sınavı yazmamaya karar verdim.
Kendimi harap ettim. Sınavdan daha önce kalmıştım ve bu dönem ders olmadığından evde yaptığım hazırlıklar yeterli gelmeyecek ve ben yine kalacağım. Öyleki bir sınavdan 3 kere kalırsan, öğrenim donduruluyor, üniden men ediliyorsun ve onca yıl boşa gitmiş oluyor. Aman Tanrım düşünmek bile istemiyorum.
Kayıt olduğum beş sınavdan ikisini ertelemek demek, uninin bir kaç ay uzayacağı ve mezuniyetimin gecikmesi demek. :(
Bittim ama ben ya. Bir kaç ay uzatmak mi, yoksa sınava girip kalıp men edilmek mi? Ben ilkini seçtim.
Kararımdan memnunum, içim biraz rahatladı gibi ama bir daha ki dönem yumurta kica gelince ders çalışmaya başlarsam, ağzıma da etsinler bir zahmet.
Depresif, agresif ve bilinmez yollardayım. Off ki ne of.

Resim alintidir: http://data.whicdn.com/images/50287522/2325_69f4_500_large.jpeg

1/28/2013

Masallara doyali cok oldu

alinti: http://weheartit.com/entry/38597522/via/NineSck
Aslında biz onunla çocukluk arkadaşıyız. Ailelerimiz dost ve her haftasonu bir araya gelen aileler sayesinde hep bir arada olmak zorunda kaldık. Benden beş yaş küçük olduğu için, ne yapacağım ben bununla, ha bire peşimde diye evde sinirlenerek dolanırdim, haftasonları kabusa dönüşürdü.
İlerleyen yaşlarda arkadaş olabildik tabiki. Ben büyümüş abla olmuştum, oda evde ki tek kız çocuğu ve son beşik olmasından dolayı havai, saçlarını savura savura dolanan ufak bir kız çocuğu.
Bazen çok sinir oluyordum ona. Kendine göre bir havası vardı ve bu havasını genellikle ailesine karşı maddi şeyler için kullanırdı.

Son bir kaç senedir durum yine aynı. Her sene yeni alınan MacBook'lar, yer sene değiştirilen telefonlar ve şimdi de yeni bir arabası var. Evlenmeyi düşünüyor tez zamanda. Üni bitecek ve o hiç sevmediğim Allahın krosuna varacak. Bakalım o kro ona her istediğini alabilecekmi? Sanmıyorum.

Demem o ki son zamanlarda Facebook sayesinde insanlardan soğumaya başladım. Her yediğini, her içtiğini yayımlamaları bana çok gülünç geliyor. Evet instagramda bende bazen yemek fotoları paylaşıyorum ama sonra olmayanlar geliyor aklıma, kızıyorum kendime.

"Ay yeni arabam, ay yeni telefonum, ay yeni bilgisayarım" gibi yazıları okumaktan bıktım bu kızın. Allah gözünü doyursun. Annesine, babasına sorarsan ayın sonunu zor getiriyorlar. Inanmıyorum. Kimse bana masal anlatmasin.

1/26/2013

Paradoks hikayemiz

Anarschi sayesinde 4 blogger (Anarschi, Sonsuz,Dondurmadeli ve ben) olarak bir araya geldim ve bir hikaye yarattık. Birimiz başladı, digerimiz devam etti ve işte hikayemiz :)

Bir yürekte iki kişi barındırılır mı?  Yürek midir seven akıl mı? Kalp naklinde aşklarda nakil oluyor mudur peki. İnanır mısınız, bu soruyu günlerce sordum kendime. İki kişiyi barındırıyordu kalbim ya da aklım bilmiyorum.  Akıl ve kalp cenge tutuşmuştu bedenimin her hücresinde.  Bu davranışımdan dolayı, çoğuna göre sevginin ne olduğunu bilmeyen maymun iştahlının tekiydim.  Buzdan bir kalbe sahiptim hiçbir ateşin eritemeyeceği. Sevmenin limiti yoktu biliyordum, fakat göz önünde bulundurulması gereken bir sadakat vardı.  Hem öyle söylenmişti şiirlerde, romanlarda, şarkılarda bir kalpte iki kalp yaşamaz diye.
Sonra tam sevmek nedir sorusunun cevabını aradım günlerce, kitaplarda, filmlerde, yüreğimin eski sayfalarında. Nesin sen, kimsin, in misin cin misin anlat kendini dedim. Tam sevmek olsaydı insanlar ömrü boyunca sadece bir kişiyi severdi dedim. Hani yürekte bir sevgi barındırılırdı dedim. Siz bir yürekte iki sevgi barındırılmaz deyip, iki günde sevdiğini unutanlar dedim, asıl sizin kalbiniz buzdan dedim. Sonra tam sevmek kavramı kızdı bana, saçma sapan konuşma benim de aklımı bulandırma dedi.  Aklım ikisinden birini seçmemi söylüyordu, kalbime. Kalbim birini seçmeliydi ya da üç kalp birden ölecekti.


Adım Valerie, kalp kapakcığı ameliyatımdan sonra hayata bakış açım ve hislerim ileri derecede değişime uğradı, sevgilimi çok seviyorum fakat ameliyatımı gerçekleştiren doktoruma da fazlasıyla ilgi duymaya başladım, kalbimi ve hayatımı ona emanet etmem bu hislerin doğmasına neden oldu. Bundan dolayı kendimi cezalandırmak hatta acılar yaşatmak istiyorum, sevgilime bunu yapmaya hakkım yok, bunun bilincinde olmak acılarımı daha da arttırıyor. Perşembe günü kontrolüm var ama gidip gitmemem konusunda ikilemde kalmış durumdayım, Eric'e bahsetsem canı ne kadar da çok yanar. Ona hisssettirmemeliyim çünkü onu çok seviyorum, zeytin siyahı gözlerimi yeşillermiş- cesine seviyor ve bu çok hoşuma gidiyor. Sonuçta yeşil gözlü kadınlar daha ilgi çekicidir ama Eric için gözlerim dünyanın en güzel gözleri. Koyu kumral sakallarına yüzümü sürtmemi çok sever, kedi gibi gibi hissederim kendimi onun yanındayken, hiç üşümeyen, yaramazlıklar yapabilen minik bir kedi. Üniversitede başlayan ilişkimizle bu günlere kadar geldik, bu denli sevdiğim bir erkek varken Dr. Matthew'a beslediğim bu ilgi ve alaka da nerden çıktı. Eric'te bulamadığım ne vardı Matthew'da ?

3 Eylül Perşembe

Sabah uyanıp duş almak için banyoya girdi, Eric çoktan çıkmıştı. Duştan sonra aynada yansıyan yara izine baktı uzun uzun, beyaz tenine hiç yakışmayan bir yaraydı, Matthew'un düşüncelerini merak etti, bu haliyle de beğenilirmiydi acaba? Bu son kontrolü olacaktı, çok güzel giyinmeye karar verdi. Güzel bir iç çamaşı seçti üzerine, Matthew için aldığı boynunu açıkta bırakan siyah elbiseyi giydi, simsiyah olan küt saçlarını tamamlamak için minik inci küpelerini taktı kulağına, farklı arzular içindeydi, ameliyattan dolayı 2,5 aydır bir kaç öpüşme dışında hiç bir yakınlaşmaları olmamıştı Eric'le, ne istediğini bilmiyen genç kızlar gibi aynada boş boş bakakaldı kendine, bu hisler hiçte hoşuna gitmemişti, bir an tiksindi kendinden, kapkara iri gözlerinden yaşlar akmaya başladı, timsah göz yaşlarıydı bunlar. Matthew'a olan şehvet ateşini söndürmeye yetmeyen vicdan göz yaşları, akan rimelini tazeledi ve kontrolü için evden dışarı çıktı.

İçerdeki hastanın çıkmasını beklerken telefonu çaldı, arayan Eric'ti, telefonu cevaplandırmadan çantasına geri koydu. Bir an sekreterle göz göze geldiler, sanki zihninden geçenler anlaşılmışcasına utandı Valerie, başını öne eğdi. Bir kaç dakika sonra sekreter masasından Dr. Matthew'un kendisini beklediğini söyledi, çok heyecanlanmıştı. Doktorun odasına geçti.


-Hoşgeldin Valerie nasıl oldun, daha iyisin değilmi ? Yanılmıyorsam bu son kontrolümüz,

-Evet Matthew,

-Bakalım nasıl olmuş kalbimiz,

Elbisesini üzerinden sıyırırken kalbi fırlayacakmış gibi atıyordu, steteskopla kalp atışlarını dinleyen Matthew,

-Ouvv bu ne? Neden bu denli hızlı kalp atışların, koştunmu ne yaptın buraya gelirken ya da yüksek oranda uyarıcı birşeylermi içtin Valerie?

Doktorun elini tutup göğsünün üstüne koydu Valerie,

-Bundan daha derin bir iz var kalbimde Matthew, diye sordu Valerie
Matthew Valerie'nin ne demek istediğini anlamış, yavaşça elini Valerie'nin göğsünden çekmişti.
Çalışma masasına geri döndü ve Valerie'nin karşısındaki sandalyede yerini almasını bekledi.
Valerie beklediği tepkiyi Matthew'den alamayica gözleri dolmuş bir vaziyette sandalyeye oturdu.

-Sen galiba ameliyatın etkisinden daha tam olarak kurtulamamissin. En doğrusu bir hafta sonra tekrar kontrole gelmen.

Valerie Matthew'in yanından ayrılırken Eric'e karşı kendini daha kötü hissetti ve yinede bir hafta sonra ki randevu gününe kadar nasıl bekleyeceğini düşündü.
Kalbinin atışı dahada hızlanmıştı sanki.

İki gün boyunca Eric'le vakit geçirirken aklı hala Matthew'deydi.
Kendine ameliyattan dolayı değiştiğini ve du değişim yüzünden Mathhew'e ilgi duyduğunu anlatmaya calissada, yinede dördüncü günün sonunda Matthew'in ofisine bir buket çiçek gönderdi.

Çiçeğin üzerinde ki notta şöyle yazıyordu:
"3 gün daha bekleyemeyecegim. Yarın akşam saat 8'de hastanenin karşısında bulunan Nightflys hotelinin lobisinde seni bekliyorum. Valerie"

Matthew yoğun bir günün ardından son kez odasına döndüğünde masasının üzerinde bulunan buketi şaşkınlıkla karşıladı .
Dr. Matthew heyecanlanmıştı, yüzünde aptalca bir gülümseme ..
Ertesi akşam, hastane kapısından çıkarken arkadan bir ses:
-Matthew, diye seslendi.
-Valerie. Hotel'de buluşmayacak mıydık?
-Evet.(kısa bir sessizlik) Biraz yürüyelim mi?

Nasılsın, neler yapıyorsun muhabbetlerini yaparak yürüdüler.Daha sonra ikisi de sustu.Söze başlayan Valerie oldu.

-Nasıl oluyor anlamlandıramıyorum, seni bana çeken bir şeyler var. Aşk mı, dostluk mu, tarif edemediğim bir his. Gün içerisinde o kadar sık aklıma geliyorsun ki, ameliyata girdiğim gün, en son kontrolde kalbime dokunuşun, hep içimdesin Matthew..

-İtiraf etmeliyim ki geldiğin son kontrolden sonra aklımı sürekli kurcalıyorsun. O günden sonra sende benim aklımdasın Valerie.

Valerie bunları duyduğu için çok mutlu olmuştu. Matthew'in elini tuttu ve kendi kalbinin üstüne koydu.

-Hissediyor musun? dedi.

Matthew, Valerie'ye iyice yaklaştı ve öptü. O an içi cız etti Eric'i düşündü ve kendini geri çekti. Kısa bir sessizlikten sonra, sessizliği bozan Matthew oldu.

-Bir şeyler içelim mi ne dersin?

Valerie'nin aklında Eric vardı, vicdan azabı duyuyordu ama Matthew'in yanında olmak hoşuna gidiyordu ve onunlayken mutluydu, başını onaylarcasına sallayarak otele doğru bir şeyler içmek için ilerlediler.

Valerie aniden durdu, gördüklerine inanamıyordu.
Eric, Valerie'nin kız arkadaşı Lessie'i öpüyordu, en son boynundan öptü ve bir taksiye bindirip, gönderdi. Eric ise taksinin gittiği istikamete doğru yürümeye başladı.
Valerie aldatılmıştı, kendisi de Eric'e aynısını yapıyordu halbuki ama ağır gelmişti hem de çok ağır..

Matthew şaşkın bir şekilde Valerie'ye ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ama Valerie açıklama yapmadı.

-Hadi içeri girelim, Matthew.

Bir şeyler içip daha sonra odaya çıktılar. Valerie'nin içinde Matthew'e duyduğu tarifi karmaşık ama güzel olan histen çok Eric'ten intikam alma düşüncesi vardı.

O gece Valerie, Eric ve doktor Matthew için bundan sonraki karmaşık hayatlarında bir başlangıç olmuştu..

Kalp mi akıl mı?

Kalpti seven..
Kalp her zaman bir adım öndeydi.
Severken de , nefret ederken de, intikam aldığını düşündüğünde de.

Ya akıl?
Akılda bir adım öndeydi..
Neyde mi?
Aldatma da..
Bir insanı aldatma; bir başkasını öpmekle veya bundan daha ileriye giderek olmuyordu. Aldatma beyinde başlıyordu.

3 kalp birden ölecekti henüz haberleri yoktu...

1/24/2013

Gif kullanan bloglar

Kimi bloglar yazılarında gif resimleri kullanıyor.
Bu resimler haraketli olduğundan dolayı ilk bakışta insanın ilgisini çekiyor ve gifteki animasyonu seyrediyorsunuz ilk önce, sonra yazıyı okumaya gelince durum değişiyor.
Yazının ortasında, yada sol kenarında bulunan gif durmadan kipirdadigi için gözü alıyor ve yoruyor.
Yazıya konsantre olmanızı zorluyor ve benim çoğu zaman bu yazıları yarıda bırakıp, başka bloglarin yazılarını okumaya geçmemi sağlıyor.

Animasyon iyide hoşta, sadece tek başına olduğu zaman hoş. Sevmiyorum.
Su an bir yazı daha okumak istedim, içinde gif var ama gözlerimi yordu, yazıyı okuyamadım.

Dellendirmeyin kardeşim beni.

1/21/2013

AhuDudu'nun cekilisi var

Canim AhuDudumun cekilisi var. Kendisi bu güne kadar hic cekilis yapmamis, katildigi cekilislerde de benim gibi kazanamamis. Kim bilir, ikimiz icinde bir ilk olur belki bu. Katildim gitti :)

tik, tik


1/20/2013

Minikler büyüyor

Öncesi



Bir kaç ay önce sevdiğimin köpeklerinin yavruları olduğunu ve çok tatlı olduklarını yazmıştım. Hatta bu miniklere hala ev aranıyor. Günden güne büyüyorlar ve birtanesi benim kalbimi çaldı. Kendi evim, kendi bahçem olsa diyeceğim "kimseye vermeyin" diye.

1/17/2013

Hasbam birde bana ders vermeye calisiyor

Sınav zamanı oluşan arkadasliklardan her zaman uzak durdum. Yani tüm sömestr boyunca bir selami bile birbirinden esirgeyen insanların, sınav zamanı can ciğer kuzu sarması olmalarından tiksiniyorum.
Ben bu dönem son sinavlarimi yazıp sonunda bu üniversiteyi bitireceğim inşallah.
Yıllardır görüştüğüm arkadaşlarım var üniversiteden ve yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmiyor.
Bazı derslerin pratik dersleri oluyor ve ben tüm pratik derslerimi vermiş bulunuyorum. Bazılarının sınavına katılmadım sadece.
Bu dönem pratik dersi olan iki dersin sınavına gireceğim. Bu durumdan dolayı pratik derslerde verilen ödevleri kendi başıma evde yapıyorum.
Pratik derslere girmedigimden dolayı kendimi kontrol edebilmem için bir arkadaşımdan pratik derslerinin sonuçlarını istedim.

İlk 3 ödevin sonuçlarını gönderdi. Hepsini zaten doğru yapmış bulunuyorum.
Bir kaç ödev kalmıştı ve ben geçen gün geri kalan ödevlerin sonuçlarını göndermesini rica ettim.
"Bende yok dedi."
Şaşırdım kaldım, çünkü ödev sonuçlarını vermeden puan toplayamıyor ve yeterince puan toplayamazsa pratik dersi geçemiyor.
"Hayırdır, pratik dersten vazmi geçtin?" diye sordum.
"Hayır, sadece nerede bilmiyorum" dedi.
Onun derdini anladım ben aslında. Bana ödev sonuçlarını vermek istemedi. Zaten bu güne kadar her gönderdiği ödev sonucunda mirin, kırın etmişti.

Daha fazla birşey demedim ve ödev sonuçlarını başka bir arkadaşım bana gönderdi.
Bende zaten son ödevlerin php yazılımı ile ilgili olmasından ve daha önce bu ders hakkında kendimi kendim gelistirdigimden dolayı, zorluk çekmedim.
Geçen gün bana whatsapptan "php derslerini yaptinmi, nasıl gidiyor?" diye mesaj attı.
Bende büyük bir gururla "evet, hepsini bitirdim. Nede olsa ben php yi biliyorum" diye bir mesaj attım.
Dönüp demez mi, zorluk cekseydin birlikte yapardık tekrar diye.
O an içimden geçen cümle "ha s.kt.r" oldu.

Hasbam birde bana ders vermeye çalışıyor.

1/15/2013

Arada bizde moku yemesek bari :)

Size bu yazımda iki kadın bir adamdan bahsetmiştim. Olaylar böylelikle bitmedi tabiki.
Benim arkadaşım dediğim bayanla adam yılbaşından sonra tekrar buluştu. Adam bayanın evinde bulunan eşyalarını iade etmek bahanesiyle arkadaşımın evine gitmiş, orada oturup ağlamış, aslında onu sevdiğini fakat esas kadının evlilik tarihi bile belirlediğini ve kendisinin kafasının karsik olduğunu anlatmış.

Ben arkadaşımın yerinde olsam eşyalarımı elinden alır, içeri bile almazdım bu nalet adamı ya neyse.
Adam arkadaşıma ilişkilerine yeniden bir şans vermek istediğini ve gerçekten bu sefer esas kadından ayrılmak istediğini söylemiş.
Arkadaşımın gözü hala kör galiba buna ihtimal vermiş olacak.

Aradan bir kaç gün geçiyor ve adam arkadaşımı arıyor ve telefonda vazgeçtiğini, başka bir şans istemediğini söylüyor.
Evlilik tarihinin kesinleştiğini söylüyor. Arkadaşım tabiki soklarda, bu arada esas kadın telefonu alıyor ve arkadaşım esas kadınla da konuşuyor. Ben olsam kadınla konuşmaz, telefonu ikisinin de suratına kapatırdım.

Tabi kadınlar telefonda bir güzel ağız dalaşına giriyor ve telefonlar çat kapanıyor.

Arkadaşım o akşam evinde kardeşinin erkek arkadaşının doğum gününü kutlamak için parti düzenliyor. Partinin tam ortasında kapının önünde zirenlerle bir polis arabası duruyor ve 3 memur iniyor arabadan. Arkadaşımın kapısı çalınıyor ve polislerin gergin olduğu yüzlerinden belli oluyor.

Adamın eli boş durmamış ve polisi arayıp arkadaşımın piskolojisinin bozuk olduğunu ve kendini intihar etmesinden korktuğunu söylemiş. Senaryoya bakarmisiniz? Kötü bir korkunç filimi gibi. Arkadaş tabiki soklarda.
Bütün bunları arkadaşımdan dinlemedim. Kendisi üniversiteden başka bir arkadaşımıza anlatmış ve perşembe akşamı hepimiz buluşacağız.
Sen onu bırak, asıl piskopat adam bence. Benim gözüm onu tutmamıştı zaten. Arada bizde moku yemesek bari :)

1/10/2013

Öylesine Biri'nin kitap cekilisi var

Öylesine Biri kitap cekilisi yapiyor ve bende böylece katildim gitti. Bakalim kime cikacak?

Cekilis icin buradan

Annecigime mektup Vol.4

Dün üniversiteden eve döndügümüde telesekreterde bir not vardı. Salı günü elimiz boş döndüğümüz iş görüşmesi yüzünden biraz sinirlenmistik tabiki.
Görüşmemiz olan kadın aramı ve telesekrete not bırakmış. Özür dilemiş. Acil bir işi çıktığını ve bu yüzden haber veremediğini söylemiş.
Kendisini aramamizi rica etmiş ve yeni bir görüşme ayarlayabilecegimizi söylemiş.
Bu sabah biraz halsiz olduğumdan evde kaldım. Baş ağrısı, boğaz ağrısı, nezle oluyorum galiba.
Neyse bahsi geçen bayanı aradım ve haftaya cumaya tekrar bir görüşme ayarladik.
Bunun haricinde 180 çalışanınız var madem, girişte bulunan sekreterin görebileceği bir elektronik ajanda ayarlamak çok basit diyip, 1-0 öne geçmeyi de ihmal etmedim efendim :)

1/09/2013

Daha dün 99'du. Hangi ara 94 oldu?

Pek bir anlamli oldu bu :)

Evet başlıktan da anladığınız üzere takipçi kaybetmişim. Bu takipçiler herhalde benim takibe almadığım arkadaşlardı. Ben bu zihniyeti anlamıyorum arkadaş. Takip ediyorsun, severek okuyacaksın herhalde. Yada bir yazımı yada düşüncemi beğendin de takibe aldın. Ben seni takibe almadım diye gittin. Kapı açık, buyur. Arkandan su dökmeyecegim. Üzerine giderken atkı falan al. Malum havalar soğuk :)

1/08/2013

Annecigime mektup Vol.3

Evet, annemi bu gün iş görüşmesine götürdüm. Girişte bizi bekleyen sekreter hanıma saat bir buçukta iş görüşmemiz olduğunu söyledik. Adımızı sorduktan sonra, telefonda kiminle iş görüşme saatini belirledigimizi sordu. Konuştuğum kadının adını söyledim. Sekreter bu kadını aradı fakat kadın bu gün iş görüşmesi olmadığını söyledi.

Bu sefer sekreter hanım "söylediğiniz isim bu gün iş görüşmesinin olmadığını söylüyor. Onunla konustugunuzdan eminmisiniz dedi?" Emin olduğumu söyledim. Sekreter başka bir yere daha sormak için başka bir yetkiliyi aradı. Aradığı beyefendi iş yerinde yoktu.
"Normalinde Bay G. iş görüşmelerini yapar, kendisi bu gün yok. 180 işçimiz var. Hepsini arayamam. Sizi arayan numara aklınızda mi?"

Aklımda sadece iki rakam vardı. Bu tabiki yardımcı olmadı.
Yani anlayacağınız, kiminle görüşmemiz olduğunu bilmeyen bir sekreter, 180 kişiyi arayamayacak kadar az zamanı var. Ve ayrıca kimsenin kimseden haberi yok. Bizi bir güzel eve sepetledir.

Neymiş efendim, bir kaç saat sonra telefonla arayacakmışız ve o zaman Bay G. muhakkak dönmüş olacakmış ve onunla görüşmemizin onda olup olmadığını konuşabilirmişiz.
Teşekkür ederim, kalsın diyip çıktık fabrikadan.
Annemde "Yok kızım, kimsenin kimseden haberi yok. Böyle iş yerimi olur?" diyerek bu sayfayı kapatmış bulunuyor.

1/04/2013

İki Kadın Bir Adam


(Kadın'in bakış acısı)

Yıllar sonra bulunduğunuz bir arkadaş ortamında, yıllar önce tanıştığınız biri ile karşılaşıyor ve numaralarınızı takas ediyorsunuz. Mesajlaşmalar başlıyor. Sonra buluşmaya karar veriyorsunuz. Yaz olduğu için nehir kenarında buluşuyor, kumsalda güzel saatler geçiriyorsunuz. Sonra adam size aslında bir ilişki içerisinde olduğunu, fakat mutsuz olduğunu, son zamanlarda hiç iyi gitmediğini, hatta evlerini bile ayırdıklarını anlatıyor. Sizden çok hoşlandığını anlatıyor ve sizde diğer kadının varlığını bile bile adamla buluşmaya devam ediyorsunuz.

Arkadaşlarınız bu konu hakkında size fazla soru sormuyor. Siz sadece mutlu olduğunuzu, zaten adamın diğer kadınla görüşmediğini söylüyorsunuz.
Ne zaman arkadaşlar bir araya gelse, siz hayatınızda ki adamın neden gelmediğine dair bahaneler üretiyorsunuz. Arkadaşlarınız size değer veriyor ve size değer verdiği için, sevdiğiniz adamı da gruba dail etmeye çalışıyor.
Bu karmaşık durum yaklaşık 5 ay böyle devam ediyor ve siz bir gün adamın evinde otururken diğer kadın aniden evi basıyor. Ortalığı karıştırıyor, bağırıyor çağırıyor. Kendinizi çok kötü hissediyorsunuz. Dün akşam adamla gittiğiniz davette adamın arkadaşları diğer kadını sorduklarında, adam sizi tanıştırdığı için herkese, diğer kadına haber verenler oluyor tabiki. Diğer kadının da böylece sizin varliginizdan haberi oluyor.

Arkadaşlarınız bu duruma üzülüyor. Hatta ben diğer kadına haksızlık olduğunu da söyledim de, bu başka bir mevzu.
Şimdi yılbaşına beş gün kala, yani tüm bu olaylarin neredeyse bir senesinden sonra, adam kadını terk ediyor ve kadın tabiki yerlerde. Ben kadının kız arkadaşı oluyorum ve onu telefonlarimla ve mesajlarimla yine ayağa kaldırmaya çalışıyorum.
Sonra bu gün onunla bir kaç saat daha yazistiktan sonra, dün akşam adamın arkadaşımın evine geldiğini, geldiği andan itibaren ağladığını, fakat yinede ona olan ilişkisini bitirdiğini ve diğer kadına, yani aslında başından beri esas kadına geri döndüğünü ögreniyorum.

Bende zamanında fazla soru sormadigimdan bu sefer başından beri bu durumun böyle olup olmadığını soruyorum. Yani "Sen başından beri diğer kadınla hala görüşmeye devam ettiğini biliyormuydun?" diye soruyorum. "Hiç bir zaman onunla olan ilişkisini tamamen bitirmedi ki" diyor.
Ve ben arkadaşıma "o zaman bu durum tamamen senin suçun. Ben sana başından beri bu durumun diğer kadın içinde zor olduğunu ve ilişkisi tamamen bittiyse o zaman birşeylere başlaman gerektiğini söylemiştim" dedim.

Kaç gündür boşuna üzüldüm aslında ben. Kendi düşen ağlamaz. Kızıyorum şimdi ben arkadaşıma. Bile bile neden bir senedir bu durumu devam ettirdi ki. Evet sevgi, aşk insanın gözünü kör edebilir fakat kadının en kötü düşmanı yine kadın diye bir yazı okudum ben geçen gün. Bence hayır, diğer kadının durumuna kendimizi koyduğumuzda böyle bir şeye kalkışmayız.
Bir gün gelir bu sefer biz diğer kadın oluruz, biz esas kadın oluruz, biz oturup ağlayan oluruz.

Bu konu hakkında artık arkadaşım benden merhamet falan beklemesin.

1/03/2013

Sevgiliye mektuplar

Günler çok çabuk geçiyor aslında. Bir ay daha bitti seninle. Yanında olduğum saatler göz açıp kapayıncaya kadar geçerken, sensiz geçirdiğim günnler bana çok zor ve uzun geliyor.
Ama fark ediyorum ki, sende bana yeterince zaman ayırmaya çalışıyorsun.
Bazı günler aramızda ki din ve dil farkının ileride sorun olup olmayacağını düşünüyorum.
Geçen gün J. ve İ. de akşam yemeğinde otururken aklımdan geçen şey neydi biliyormusun?
Seni gerçekten bir ömür boyu sevebilecegim.
İleride ilişkimizin ortaya çıkması taktirde insanların ne düşüneceği umurumda değil. Çünkü ben biliyorum ki, ben seninle gerçekten de mutlu olabilecegim.
Belki de ben seninle birlikte tüm on yargıları yıkacağım.
Keşke ana dilimi bilsen sevgili.
O zaman sana daha iyi anlatabilirdim kendimi.

29.04.2012

Annecigime mektup Vol.2

Bu yazımda annemden ve iş durumundan bahsetmiştim. Bu gün sonunda iş yeri ile görüştük ve kendisi salı günü öğlen bir buçukta görüşmeye gidecek.
Biraz heyecanlandım açıkçası onun adına. Umarım bu yeni yılda istediği gibi olur ve o şirkete alınır ve bir an önce şimdiki sıkıntılarından kurtulur. Dua edin olurmu blogcanlar?


1/02/2013

Sülük Blog

Sevdiğim blogları takip etmek, onların yazdıklarını okumak için Google Readeri kullanıyorum. Google Reader'i hepiniz biliyorsunuzdur.
Bazen tabiki insan sadece bir kaç yazısını okuyupta takibe aldığı bir bloggeri zamanla okumak istemediğini fark ediyor.
Böyle zamanlarda takipten çıkarıyorum. Herkes istediğini yazmakta özgür. Ve herkes benim gibi istediğini okumakta da özgür.
Neyse, bir kaç blog varki çoktan takipten çıkardım. Sayfalarına girdim ve izleyiciler tuşuna basıp, ayarlardan bu siteyi takip etmeyi bıraka bastım.
Bu işlemi gerçekleştirdikten sonra google readerde kayboluyor.
Çıkıyorum google readerden. Bir kaç saat başka işlerle uğraşıyorum. Sonra akşam oluyor, hadi diyorum Su bak bakalım kim neler yazmış.
Google readeri açıyorum. sudurulmaz@gmail.com ve şifremi veriyorum, tık tık, bir bakıyorum o bir tane blog var ya, o birtane blog, yine orada. Sülük gibi yapıştı blog bana, yakamı bırakmıyor. Delireceğim vallahi.

Not: Resim alintidir. Cici resim. Sülük resmi koymak istemedim ;)

2013 Mutlu yillar

Merhaba blog,
daha yeni kendime geldim demeyeceğim, çünkü ben zaten her zaman kendimdeyim ;)
Yılbaşı postları okudum bir sürü. Herkes yemiş, içmiş, gezmiş, eğlenmiş.
Ben yılbaşı akşamı nemi yaptım?
Sabah erkenden kalkıp annemle mutfakta uğraştım saatlerce. Yılbaşı akşamını annem ve babam yalnız geçirdiler fakat yinede harika bir menü çıkardık onlara, iki kişilik olsada.
Sonra ben saat beş gibi hazırlandım ve sabahtan yaptığım pastayı da elime alıp sevdiğimin oturduğu şehire gittim. Kendisi beni istasyondan aldı ve üniversiteden çok yakın arkadaşlarımıza gittik.
Onlarda bizim için hazırlık yapmıştı ve hep birlikte ufak bir sofraya oturup Raclette yaptık. Raclettin türkçesi raclettmis, öyle diyor google amca.
Raclette bu oluyor efendim
Sonra sohbet ettik saatlerce ve saat onikiyi gösterdiğinde dışarıya çıktık. Çocuklar gibi bomba falan patlatmadik ama sokakta olanlara baktık.
Sonra ben ailemi aradım telefonla. Bu sene cep telefon hatları kesilmedi, pek bir hayrette Almanya :)
Ondan sonra da sabah dörde kadar oturduk.
Baktık ki yavaş yavaş uykumuz geliyor, evlerimize dağıldık.
Böyle sakin ve güzel bir akşam geçirdim efendim.
Herkese mutlu yıllar.