5/27/2013

Sevgi

Cumartesi akşamı arkadaş ortamında dini konulardan sohbet ederken aslında hepimizin aynı Tanrıya, Allaha inandığımızı ve insan olarak kendi kendimize sorun yarattığımızı konuştuk. Aslında karslikli sevgi ve saygı çerçevesi içinde haraket edildiğinde ayrı dinlerin çocukları olarak bir çok taşın altına elimizi sokup dünyayı daha güzellestirecegimizi fark ettik.
Konu aslında farklı dinlere mensup birbirine bağlı olan insanların ileride çocukları olduklarında nasıl bir yol kat edeceğinden başladı.
Bende şimdi hristiyan bir sevdicege sahip olduğum için bu konu hakkında tabi ki düşünmedim değil.
Ama bence insan birbirine sevgi ve saygı duydukça ve birbirinin dinine saygi duydukca büyük sorunların yaşanacağını zannetmiyorum.
Çocuklar sevgi ile besleniyor. Sevgi ile büyütüo, başından anne babanın farklı inançlara saygı beslediği ögretilirse, hayat biraz daha güzel olur.
Zaten Allaha olan bağlılığımız bizi mutlu ettiğine göre, sevgi ile herşeyin beslenecegine inanıyorum.

5/24/2013

Silmeden Yaz - 1

Sevgili Kurgu Roman ve Anarşinin önderlik ettiği bir mim var. Dün Anarşide gördüm.
Silmeden yaz mimi. Yani bir güzel içinizi döküyorsunuz. Aklınızda o an ne varsa klavye tuşlarına basarak onu yazıyorsunuz ve asla ve asla silmiyorsunuz.
Benimde söyleyeceklerim var başlıyorum.
***
Beni takibe alıp sonra takip etmediğim için tekrar takip etmeyi bırakan bloggerleri bir kaşık suda boğasım geliyor. Bir iki hafta içinde yüzlerce okuyucuyu toplayan bloggerlerede gıcığım ayrıca. Çekiliş yapıp insanları bloglarına topluyorlar bir paket yada iki paket hediye edip ondan sonrada böylece okunuyorlar.
Ne anladım bu işten ben? Sen bana ne veriyorsun ki ben seni okuyayım söylesene bana bakalım? Bir iki güzel kıyafet alıp blogta yayinladin diye modacı oldun.
İki ünlü şiir yazdın diye şair oldun.
Bir iki kare güzel fotoğraf paylaştın diye, photoshopla çok iyi alakan olduğu için fotoğrafçı oldun. Gerçekten bu mesleği yapanlara saygın olsun be.

Sözüm meclisten dışarı. Kimse üzerine alınmasın. Ben birini okuyunca samimiyet arıyorum, sadece yazı yazmak için, biraz ünlenmek için blogspotu kullananları yuhluyorum ayol. Aman neden kimse üzerine alınmasın canım, isteyen istediğini alınsın artık bir zahmet.

O kadar değerli arkadaşlar edindim ki burada. O kadar güzel yazılar var ki. Günlük gibi tutulan blogları takip etme sebebim bundan. Çok daha samimi geliyor bana. Katılmıyorum lan çekilişe falan bundan sonra. Zaten bana çıktığı da yok. Çıksada zaten kesin göndermezler. Almanyaya kargo parası verecek baba yiğit aranıyor, hey yavrum hey.

Haydi silmeden yazdım rahatladım ayol ben. Anarşiye selamlar. Kurgu Romana selamlar. Herkesi ayda bir kere silmeden yazmaya davet ediyorum. Gerçekten çok zevkli.

5/21/2013

Akillara zarar

Anam bu ne biçim kokudur yarabbim.
Adam salına salına dolandığı yetmiyormuş gibi birde etrafına saçtığı harika parfüm kokusu ile öğle paydosunda akıllara zarar :)

Yer: Ofis
Zaman: Tamda su an 

5/18/2013

Parayla mı veriyorlar?

Erkekler, adamlıktan nasibini almamış kendini adam zanneden erkekler.
Delikanlılığın kitabını ben yazdım diye burnu havada yürüyen fakat kavga anında geri adım atan. Halbuki adam kavgada belli olur.
Gururun g'sini bile bilmeyen fakat karşısında ki bayan ona yüz vermeyince 'bu ne gurur' diyen.
Bazen görüşmek istemezsiniz birisi ile, kibarlıktan ortak tanıdıklarınızın olduğundan kabul edersiniz görüşmeyi, yada sosyal medyaya arkadaş listenize almayı.
Evli barklı olmasına rağmen, çoluğu çocuğu ile ilgileneceğine saatlerini sosyal medyada geçirip durmadan hal hatır soran erkekler.
Aslında görüşmek istemediğinizi açıkça söyleyince, hanımının yanlış anlayabileceğinden çekindiginizi söyleyince 'korkma sana evlilik teklifi yapmayacağım' diyecek kadar pişkin.
Bana evlenme teklifi yapmayacağını idrak edecek kadar akıllıyım ve çocuk değilim dediğinizde 'sen uçmuşsun kızım' diyen.
Parayla mı veriyorlar sizi bize anlamadım ki.

5/12/2013

Dogum günleri

Aposto
Dün akşam sevdiğimin doğum günüydü. Aposto adında bir italyan restoranında yemeğe bulustuk arkadaşları ile. Çok güzel bir yer. Tam çarşının göbeğinde. Üç katlı. 24 kişilik bir gruptuk ve en alt katta bize masa ayırmışlardı. Zaten pazartesi günü ilk defa oraya yemeğe gitmiştik Sebastian ile. Deneme yaptık, hoşumuza gidince de cumartesi günü saat 20:00'ye rezervasyon yaptırdık.
Grup yine harikaydı. Hepsi ile tanıştığım için güzel vakit geçirdik ve saatlerce kahkahalar eksik olmadı masamızdan.
Bu arada iki hafta sonra arkadaşlarının düğününe gidiyoruz Münih'e. Evlenecek çift ile tanışmamıştım daha onlarla da dün akşam tanışma fırsatım oldu.
Gece bire doğru kahvelerimizi ve tatlılarımızı da yedikten sonra evlerimize dağıldık. Şimdi birazdan tekrar Sebastian'a gideceğim çünkü bu gün de ailesi ile kutlayacak. Daha doğrusu teyzeleri, amcaları, halaları pastaya ve kahveye davet etmiş.
Bende bu sabah erkenden kalkıp kahvaltı sorfrasını hazırladım ve anneciğim ile kahvaltı ettim.
Anneler günü de kutlu olsun bu arada. Hadi görüşürüz blogcanlar.

Görsel alintidir

5/11/2013

Yüz yılda bir görümlük görümce Vol.3

Düğün günü geldi çattı. Seval erkenden evinden alınmak istedi. Türkiye'de nasıl bilmiyorum fakat Almanya'da genellikle gelini baba evinden öğlen 2, 2 buçuk arası alırlar. Davul zurna ile gelir erkek tarafı kapıya. Gelinin kuşağı bağlanır, kızlar kapıyı tutar, harçlıklar alınır, sonra kapının önünde davul zurna ile halay çekilir. Tüm gençler bir araya gelir, konvoy yapılır ve düğün salonuna doğru yol alınır. Yada gelinle damat resim çekilmeye giderler.
Neymiş efendim bu güne kadar nerede görünmüş gelinin o kadar erken alındığı, saat beş gibi geleceğiz dediler. Seval çok sinirlendi. Büyükler öyle işmi olurmuş, anne baba gelinin alınmasını mi bekleyecek yoksa salona gidip kapıda misafirlerimi ağırlayacak dedi. Düğün beşte başlıyor da, kapıda tabiki ailelerin bulunması gerekir.
Dediklerini yaptılar, beşte geldiler. Bekledik yani o saate kadar. Gelin annesi bayıldı. Bu arada Hayriye oradan oraya sığmaya çalışıyor yarım dünya olarak. Saçları gerçekten de berbattı. Kafasına kocaman simit koymuşlar, simitin etrafına saçlarını yerleştirmişler. Kızlara dedim ki "Hayriyenin kafasına dünya yerleştirmişler, sorun bakalım düğün salonu nerede, check-in yapalım Faceden" ahaha çok fenayım. Yerlere yattık gülmekten.

Sevali kapıdan çıkardıklar ve hemencecik gelin arabasına bindirdiler. Ne kapının önünde oynattılar nede bayılan annesinin yanına tekrar gitmek istediği halde arabadan inmesine izin verdiler. Biraz karmaşa çıktı o arada diyebilirim. Ben arabanın içine doğru Sevale "ağlama merak etme annen iyi dedim".
Alman komşular bile camlardan bakıp ağladılar.
Sevali böylece evinden çıkardık ve uğurladık.
Birde Seval arabadan bayılan annesinin yanına gitmek için inmek istediğinde, kapının önünde durup parmağını ona sallayarak neredeyse döcevekmiş gibi "Bana bak Seval" diyen kaynanayı da o an verseler elime ne yapacağımı tahmin ediyorsunuz herhalde ;)

Bu arada gelinin evden çıkarılmasına ben son anda yetiştim. Evde hazırlıklarım vardı, ayrıca kardeşim önceden gittiği için bir kaç ev işini de halledip son dakikada yetiştim.
Gelin ayakkabısının altına benim adımı yazmayı unutmamış Seval ve benim adım ilk olarak silinmiş. Sıra bende yani.
Düğünde daha fazla aksilik çıkmadı çok şükür ama kaynanın suratı ve Hayriye'nin herşeyi biliyorum havası yetti de arttı bile. Sevali dans ederken tüm kızlar yalnız bırakmadık çok şükür, damatta genellikle kendi erkek arkadaşları ile dans etti. Beşte evden alınan gelin 64 kilometre uzaklıkta ki düğün salonuna ancak yedi buçukta geldi ve salona sekizde girdi. 45 dakikalık dans etme zamanından sonra yemekler dağıtıldı. Yemekten sonra biraz daha oynanıp takı merasimine geçildi. (En nefret ettiğim şeyde bu anons, ileride Allah nasip ederde düğünüm falan olursa, anons falan yok)
Takımızı taktık ve herkese hayırlı uğurlu olsun dedik. Hayriye'ye gelmiştim ki "Darısı senin başına Hayriyeciğim gerçi ilk benim adım silinmiş, sıra bende. Zaten daha sen ufacıksın. Otur oturduğun yerde" dedim gülümsedim kocaman kocaman.

Tamda böyle:))
Hayriye aslında kiminle uğraşabileceğini, kiminle uğraşamayacağını anladı bu iki günde. Ben adama papucunu ters giydiririm istersem eğer.
Bu arada yazıyı mahsus üçe böldüm. Okurken sıkılmayın diye.
Siz bu yazıları okurken ben sevgili sevdiğimin doğum gününü kutluyor olacağım. Hadi kalın sevgi ile.

Görümceyi merak ettim, yazsana diyen canım arkadaşım Seda'ya selamlar olsun. Sen söylemesen bu gün yazacağım yoktu aslında. Benim bu düğün kına maceralarımdan kitap çıkar vallahi. Haftaya da düğün var. Hazır olun.

Düğün / Kına gecesinden sorumlu muhabiriniz Su bildirdi efendim. Esen kalın.

Yüz yılda bir görümlük görümce Vol.2


Kınadan bir akşam önce gelinimizi hazırlamak için kız kardeşim, gelinin kız kardeşi ve kuzeni evde toparlandık. Hanımlar mutfakta gelecek olan akrabaları ağırlayabilmek için yemek yaptılar, bizde gelinimizin bakımını yaptık.
Normalinde kına gecelerinde nasıl oluyor bilmem ama gelin kuaföre kız kardeşi ile yalnız gitti ve erkek tarafından kimse gelmedi. Onlarda kendileri için başka bir kuaförde randevu ayarlamışlar. Seval kız kardeşimin de gelmesini istemişti ve kız kardeşim Sevala masraf çıkarmamak için, yok ben evde yaparım kendi saçımı bu konuda nasıl olsa becerikliyim dedi.
Kız kardeşimin kıyafeti çok sade olduğu için upuzun saçlarını bir at kuyruğu ile toplayıp bir kaç taşlı toka taktı ve çok güzel durdu.

Seval akşamdan beni tembihledi. Piyanist benim çocukluk arkadaşım olduğu için, önceden salona git ve ne olur, hangi arada hangi şarkıları çalması gerektiğini söyle dedi.
Kardeşim ve ben kına günü salona herkesten önce vardık ve ben piyanist ile uzunca konuştum ve gerekli ayarlamaları yaptım.
Bu arada iiftimiz salona geldi ve istedikleri dans müziği eşliğinde dans ettiler.
Hayriye hemen kardeşime gidip "Ay Hazal, saçların hiç güzel olmamış, birde nikah şahidi olacaksın" dedi.
Hazal'da "Benim kiyafetim çok sade, bu kıyafete bu saç gider" dedi.
Daha fazla laf söyleyemediği için Hazal'ın içinde uhde kaldı, bende kardeşime laf ettiği için tüm akşam boyunca Hayriye'yi öldürmek istedim.
Ben böyleyim, sevdiklerime laf söylenince aslan kesiliyorum.
Ben olsam tabi ki "ay sen nerede yaptırdın saçını, ben bu saça para vermezdim" derdim ya neyse.

Kına yakılırken normalinde erkek tarafından kimse girmez kınayı taşımaya. Bizde adet öyledir. Her yerde öyledir de aslında, son yıllarda herşeyin cıcığını çıkardıkları gibi bunun da cıcığını çıkardılar. Kınada damatta olmaz aslında. Aynı akşam kendi kınası olur damadın. Ayrıca kına tepsisini bekar kızlar taşır, bizde maşallah çocuklu hatunlar da kalkıyor.
Hayriye düştü hemen en öne. O an benim cinnet geçirmem yakındı. "Sen kaçılsana bakayım biraz arkaya. Erkek kardeşi tepsi taşımaz. Çok biliyorsun herşeyi, bunuda öğren" dedim.
Kem küm etti tabiki ama o an yeşil gözlerinden şimşekler çıkıyordu. Fotoğraf çekerken kendini hemen kameranın önüne atıp "ay benide çekin" demesi. Analog kameram ile çektiğim fotoğrafların hepsine atladı. Geberteceğim. Böyle böyle kınayı atlattık.

Devam edecek ... 

Yüz yılda bir görümlük görümce Vol.1

Seval kız kardeşimin en yakın arkadaşı. Sevalin dün düğünü, bir gün önce kınası, Şubat'ta da nikâhı oldu.
Nikah şahidi kız kardesimdi ve Sevalin kız kardeşimi şahit olarak seçmesi kardeşimi hem çok mutlu etti hemde çok değer verdiği için bu günlerde kendi dügünüymüs gibi koşturup durdu.
İdris (damat) iyi bir çocuğa benziyor. Nişanlanmadan önce bir kaç kere akşamları dışarıya çıkmıştık birlikte.
Bir iki gündür twitterden bir görümce hakkında tweet atıyorum. Evet bu görümce Hayriye cadısı. İdrisin kız kardeşi. 26 yaşında gencecik, yarım dünya ;) anladınız ne demek istediğimi. Kendini dünyalar güzeli zanneden ve büyüklerden çok herşeye karışıp örf adetleri çokta biliyormuş gibi tafra yapan bu Hayriye neredeyse son iki gündür elimde kalacaktı. Kendimi bol bol sıktım yani.

Nikah hafta içi olmuştu ve ben üniversitede derslerim olduğu için katılamamıştım. Gelin çiçeğini kız kardeşim yakalamış. Sevalin gönlüne göre vermiş Allah, inşallah sen yakalarsin demiş kardeşime.
Çiçek kardeşimin kucağına düşer düşmez bu Hayriye sen bir koşar adım gel "Ay hiç olmadı, sen neden tuttun çiçeği, ben senden büyüğüm benim tutmam gerekirdi" demiş.
Kardeşim bunu bana evde anlatınca çok gülmüştüm. Aranızda 3 yaş var. O senden 3 yaş büyük ve anladığım kadarı ile evlenme budalası, kendini kesinlikle evde kalmış hissediyor. Kucağına düşecek bir çiçekten medet umuyor boşver demiştim.




Devam edecek ...

5/07/2013

Konusan Kalem - Cekilis

Konusan Kalem ilk cekilisini yapiyor ve bende cok heyecanlandim. Bu güne kadar hic bir cekilis kazanmadim, belki bu sefer seytanin bacagini kirarim.
Konusan Kalem düsünceli ve duyarli bir arkadasimiz oldugu icin, kazananin erkek veya bayan olmasi taktirde ona göre hediyeler secmis.





Hadi sizde katilmak istiyorsaniz buraya basin KONUSAN KALEM CEKILIS


Hadi bakalim, ne olur sans bana gülsün.

Yasam haritasi




Canım blogcanim Anarşi son yazısında yaşam haritanızı çizin. istediğiniz insanları istediğiniz yerlere yerleştirin. Anlamını sonra açıklayacağım demiş. Hadi bakalım ben yaşam haritamı çizdim, bakalım sonunda ne çıkacak.

5/06/2013

Ciğer

Kendi kendine konuşan bir adam tanıdınız mi siz hiç? Ben tanıdım.
48 saat ne kadar da uzunmus yarabbim. Sen sabır ver bana.
Cigersizsin dedim, beni rahat bırak dedim. Anlamadı anlamayacak. Tıpkı 11 yıl önce anlamadığı gibi, bu günde nato mermer nato kafa.
Yarın akşam 48 saat sonra engelleme tuşuna basarken bu facebook illetinin, zil takip oynayacağım.
Siz siz olun, hayatınızda gözünüzde zerre kadar değeri olmayan insanların bir gün değişebileceğine inanmayın.
İnsan yedisinde neyse yetmisinde de odur demiş atalarımız, boşuna dememiş yani.
Beni bunaltan ciğersiz biri var. Migdesi o kadar geniş ki, 11 yıl önce acı verdiği bir insana hiç bir şey olmamış gibi 'naber nasılsın?' diyebiliyor.

No baslik

Yazılarımı okuyormussun, okumaya devam et. Okuduklarin ile hakkımda bir şeyler bildiğini zannetmeye devam et dedim.
Yazılarını okumama gerek yok ben senin ciğerini biliyorum dedi.
Ciğerimi biliyormuş, sen benim hiç bir şeyimi bilmiyorsun ciğersiz dedim.
içim rahatladı ama nefretim dinmedi. Kinim sönmedi. Icimde bulunan açtığı hiç bir yaranın izi geçmedi.

Siz siz olun Facebookta birini engellediyseniz engellemeyi kaldırmadan önce iyi düşünün. Olurda engellemeyi kaldirdiginiza pişman olursanız 48 saat tekrar beklemek zorunda kalıyorsunuz yeniden engelleyebilmek için ;)

5/03/2013

Kapıyı araladı kadın

Kapıyı usulca açıp içeri süzüldü kadın. Saatlerdir bu ani beklemişti. Tüm günün yorgunlu vardı üzerinde fakat bir saatliğine olsa da sevdiğini görmek istemişti.
Bahçenin içinden sessiz adımlar ile ilerliyordu.
Camdan dışarıya bakıyordu adam.
Bahçeden gelen kadınla göz göze geldiler.
Adam gülümsedi.
Kadın gülümsedi.
Kapıdan içeriye girdi kadın.
'Nasılsın?' diye sordu adam.
'Çok yorgunum' diye cevap verdi kadın.
Elindeki çantasını yere bıraktı, hirkasini askıya aştı ve adamın yanına vardı.
Kendini adamın kollarına attı kadın.
Sımsıkı sarıldı adam kadına.
Elinden tuttu kadının adam.
Uzandılar öylece boylu boyunca.
Yüzünü duvara döndü kadın.
Adam kadının saçının kokusunu içine çekti, saatlerce saçını sevdi kadının.
Yüzünü yüzüne döndü adamın kadın.
Gülümsedi yüzüne sevdiği adamın.
Tam ufak dudaklarını aramıştı bir şey söyleyecek ti ki,
adam ondan önce söyledi söyleyeceğini
'Seni Seviyorum'