12/14/2014

Sinema - Interstellar

12.12.2014
Evet biz en sonunda 3 yil sonra sinemeya gidebildik Sebastian ile. Bu güne kadar nedense denk gelmedi bir türlü. Aslinda tiyatroya ve siir aksamlarina cok gittigimiz icin sinemaya gitme istegimiz olusmadi. Bazen olustu, filme yetisemedik, bazende ikimizde ayni filmi sevmeyecegiz icin düsünmedik.

Iki hafta önce birden bana "cok güzel bir film varmis ona gidelim" deyince nasil mutlu oldum anlatamam.
"Tamam biletleri ayarla Cuma günü gidelim" dedim.
Sonunda cuma günü gittik. Filmin adi Insterstellar. Türkiye de Yildizlararasi adi ile girdi sinemalara.

Film bir bilim kurgu filmi. 10 yasinda ki bir kiz cocugu olan Murph'in odasinda ki kitaplarin kitapliktan yere baslamasi ile basliyor her sey. Babasi aslinda astronattir fakat isi birakmis ve dedesi ve abisi ile kocaman bir tarlada yasamaktadirlar.
Sonra bir gün kitaplarin yere düsmesi ve tozlarin birlesimi ile bulduklari koordinatlari takip ederek NASA'nin kapisinda buluyorlar baba kiz kendilerini.
Isler bundan sonra basliyor. NASA babayi uzaya gitmesi icin ikna ediyor. Cünkü dünyada ki tüm mahsuller ölmektedir ve kisa süre sonra dünya da yiyecek kalmayacaktir. Bu yüzden kizina ve ogluna iyi bir gelecek hazirlamak isteyen Cooper NASA'nin teklifini kabul eder.
Uzayda bir kac dakika gecerken dünya da yillar gecer. Gerisini spoiler vermemek icin anlatmiyorum.

Film üc saat sürüyor. Cok zevkliydi. Normalinde üc saatlik filmlerde arada biraz bosluk oluyor ama bu sefer mola vermedikleri icin bir ara popom agridi vallahi.
Buda not olsun. Sinemeya gittik ki biz.

12/12/2014

Ankara'nin Baglari

Haftasonu bir kız arkadaşımın nişanına gittim. Damat adayından daha önce burada bahsetmiştim fakat şimdi arşivden o yazıyı bulamayacağım herhalde. Beni sinirlendiren bir insan. Arkadaşımın hatırı için kalktım nisana gittim.
Şunu söylemeliyim ki kız evi yaptı nişanı, tadını erkek evi çıkardı. Bana çok yanlış geliyor böyle büyük salonda nisan yapmak. Türkiye de nasıldır bilmiyorum ama yemeği, içeceği, dekorasyonu salonu derken en az 8.000 € tutmuştur bu nisan.
Yazık günah bu paraya. Bu parayı verir mutfagimi hazırlarım ben. Neyse.
Bir ara benim meşhur düğün yazılarım vardı. Buda bir ni$an yazısı olsun.
Salona girdiğimizde oğlan evi ve kız evi tek tabanca kapıda bekliyordu. Kız evi ile görüştük, nede olsa kız tarafiyiz. Sonra ben kibarlık olsun diye erkek evini de selamladım. Hatta damadın üniversiteden arkadaşı olduğumu söyledim.
O an dedim ki, "kızım yandın sen, bu kaynana çok fena."

Nişanı kim yapar?
Orkestra sahibi benim arkadaşım. Sesi çok güzeldir. Fena halde coşturur her zaman davetlileri.
Kız evi İstanbul'lu, erkek evi Ankara'li. Nişanı kim yapar? Kız evi. Ne çalacaksın kardeşim? Tabi ki kız evinin istediklerini.
Dedim ki inşallah gelin sözünü geçirmiştir de, yirmi dört saat Ankara'nin bağları eşliğinde oynamak zorunda kalmayız.

Damat Halayı
Ankara'nin bağları, seni gidi topal ... bana göre gerçekten ve gerçekten daha çok Ankara havaları okundu. Ankara'lılar üzerine alınmasın ama o kadar da cosmuyor insan bu havalarada. Nerede bir misket, nerede bir kasap havası. Bir ara gerçi damat halayı oynadık ya neyse.

Makas
Zaman geldi nisan yüzüklerinin takılmasına. Bizim oralarda nisan merasiminde kız tarafından birisi takar yüzükleri, keser kurdeleleri.
Ne oldu dersiniz? Erkek tarafından bir bey çağırıldı, Ankara'nin has lehçesi ile gelen misafirlere hosgelmissiniz dedi ondan sonra da her zaman ki gibi makas kesmedi, kız babası çağırıldı. Oldu cicim, hem kızı vereceğim hemde makasın parasını. Hadiyin ordan derdim ben de neyse, çok şükür gelin ben değilim.

Avrolar nereye?
Her şeye rağmen eğlendik. Salonda herhalde 200 davetli vardı. Bu davetlilerden olsa olsa ellisi kız tarafı, gerisi erkek tarafı.
Ne anladım ben bundan? Gelin'in yerine koyuyorum kendimi. Bilmem kaç avro para vermişim, hatta bankadan kredi çekmişim, ne ailemden birisi takıyor nisan yüzüklerini, ne de benim yöremin müzikleri çalınıyor. Erkek evi oynayıp duruyor, her şeye onlar koşturuyor. Halay mendillerini bile erkek annesi dağıtıyor, halbuki bir gelin olarak nisanda bu benim annemin görevidir. Vallahi ben olsam, bu eğlenceden sonra oturur kara kara düşünürdüm, bu bimlem kaç avro nereme girdi benim şimdi diye.
Ama gelin ben değilim. İyi ki de bu gelin ben değilim. Bu kadar aptal aşık olunmaz ki canım.
Bir sonraki düğün törenimize kadar esen kalın.

11/10/2014

Ekim

Geçen sene geçirdiğim ameliyattan dolayı gidememiştim Hochheimer Markt'a. Zaten bu markti da Sebastian'in sayesinde tanıdım ve sevdim. Her sene Ekim'in ilk haftasında Hochheim'de kurulan bir kermes. Sabah dokuzda açılıyor gece bir de kapanıyor her yer.
Cuma günü başlıyor, diğer hafta salı günü büyük bir havai fişek gösterisi ile bitiyor. Orada oturanlar her akşam gidiyor tabi ki ama ben cumartesi akşamı gittim Sebastian'la.
Su gördüğünüz kırmızı tırın önünde buluştuk arkadaşlar ile ondan sonra da dolanmaya başladık. Tıklım tıklım di her zamanki gibi. Geçen sene de gitmeyi çok istemiştim ama kuyruk sokumumdan ameliyat olduğum için ve yaram kapanmadığı için vazgecmistim. O kadar insanın içinde ite kaka yürürken muhakkak acı cekecektim çünkü. Cumartesi günü gittiğimde geçen sene aldığım bu kararın doğru olduğunu tekrar anladım.
İlk önce karnımızı doyuralım dedik ve Dinnele denilen bu hamur işlerinden yedik. Bu kadar insan içinde sıraya girdik ve önceki yıllara göre 20 dakikacık bekleyerek rekor kırdık diyebilirim. Daha doğrusu her sene gidenler öyle dedi, normalinde bir saat falan bekleniliyormus. 4 Euroya sıcak sıcak karnımızı doyurduk.
Sonra meşhur sıcak kırmızı şaraplardan (Glühwein) aldık ve ateş başında oturduk. Dolandık. Tatlı bir şeyler yedik. Gece bir buçukta yavaş yavaş her yer kapanmaya başlarken evlerimize dağıldık.
Şimdi yılbaşı planları yapıyor Sebastian'nin arkadaşları. Senede bir kere gittikleri erkek gezmesinde gittikleri bir otele gitmek istiyorlar. Meşhur erkek haftasonu dedikleri geleneği yıkıp biz hanımları da götürecekler bu sefer.
inşallah bir aksilik çıkmaz da gidelim. Böyle işte blog. Ekim geldiği zaman buralara Noel ve yılbaşı telaşı geliyor.

Fotoğraflar internetten alıntıdır. Temsili.

10/21/2014

Sirik

Artik buraya fazla yazi yazmadigimin farkindayim ama sanki hayatin rutinine mi kapildim ne?
Gecen haftasonu bulusamadik Sebo ile. Tren biletim yoktu. Isim yok. Param yok. Bilet alamadim kendime. Baska bir üniversiteye gecince biletimi beklemeye koyuldum, o da gelip seni alayim demedi uyuz.
Bozuldum aslinda.
Bu haftasonu bulustuk. Yani gectigimiz haftasonu. Insanin bir kere bile aklina gelmez mi gelip seni alayim demek diye sitem ettim.
Bu güne kadar seni bir kac kere eve götüreyim yada gelip alayim dedigimde her seferinde hayir dedin. Bende bunu istemedigini sandim dedi.
Yoksa ben seni gelip her defasinda alirim, bana sadece gel beni al demen yeterli deyip yüregimi aldi sirik. Evet sirik :)
Cumartesi günü hava güzeldi. Ailesi ile bahcede yemek yedik sonra biraz bahce isleri ile ugrastik.
Pazar günü anneanne yemege davet etmis bizi fakat biz birbirimizi o kadar az görüyoruz ki artik, bir bahane bulup gitmedik.
Oturduk birlikte yemek yedik. Pesine "Otostopcunun Galaksi Rehberi"ni seyrettik.
Sohbet ettik bol bol.
Benim yeni üniversitemi konustuk. Arada yine bir bucuk yil daha zaman kazandin ondan sonra elini cabuk tut dedim, gülümsedi.
Seviyorum ben bu sirigi ya. Düsüncesizligini, düsüncelerini, sakinligini, benim deliliklerime biyik alti gülüsünü ... Her seyini.

9/24/2014

Foto Sebo

Sebastian (artik tanimayan kaldi mi?) cok güzel fotograf cekiyor. En sevdigi mesguliyeti diyebilirim. Bir kac kamerasi var. Bir sürü para saymis bu kameralara.
Arkadaslari evlendiginde genellikle Sebastian'a fotograf cekmesini rica ediyor. O da cekiyor. Bildikleri bir sey var: Sebastian asla kendi begenmedigi fotograflari onlara vermeyecektir. Oturuyor cektigi bütün fotograflari tek tek kurcaliyor. Renklerine bakiyor. Düzgün mü yamuk mu onlara bakiyor.
Bu islem bazen aylar sürüyor.
En son Mart ayinda üniversiteden arkadaslarimizin nikahinda fotograflar cekmistir. Ay cekmez olaydi. Sorunlar yasaniyor.
Sebastian o gün hem damadim nikah sahidi hemde fotografcilik yapti.
Tabi ki bir kac kareyi kacirmis.
Evlenen cift balayina gittiler ve balayindan önce illaki fotograflari istediler. Daha dogrusu bayan I istedi.
Sebastian da ailesinin evde olmadigini, köpeklere bakmasi gerektigini ve bu yüzden fotograflar ile ilgilenemeyecegini söyledi söylemesine ama I laf anlamadi.
Terbiyesiz bir sekilde sali günü izine gidiyoruz o zamana kadar fotograflari bana vereceksin diye mesaj atmis Sebastian'a.
Sebastian hic orali olmadi.
Gecen hafta Sebastian fotograflari gönderdi ve bayan I begenmedi. Daha dogrusu bir kac kare eksik dedi. Mesela nikahtan önce yüzükleri takas ettiklerinde ve imza attiklarinda. Sonra bana sordu "sen de var mi bu fotograflar" diye. "Tabi ki bende var. Sebastian sizin yaninizda oturuyordu. O sira ben cektim" dedim. Demez olaydim.
Neymis efendim Sebastian ayaga kalksaymis.
Ben sinirlendim tabi ki. Hem bedavaya dügün fotograflari oldu hemde mirin kirin ediyorlar. Ve bütün fotograflari istiyormus. Tüm bu fotograf davasi yüzünden izininin tadini cikaramiyormus. "Ben senin yerinde olsam izinimin tadigini cikaririm ve dönünce Sebastian'la konusurum" dedim. Daha ne diyeyim?
Bayan I bu gidisle sorun acacaga benziyor. Sebastian ve bay J iyi arkadas. Arkadasliklarinda sorun olmasa bari.

Toplayin eskileri

Mutsuzlugumun sebebi issizlik efendim.
Bende issizligimi giderebilmek icin bir kac yere CV gönderdim fakat daha cevap alamadim.
Bu ay maas da gelmeyecek. Ve ben sonraki ay saglik sigortami nasil ödeyecegimi düsünüyorum.
Para yapmanin yollarini bulmaya calisiyorum :)
Neden mi gülümsedim? Catlak kardesim "istasyona cik" dedi de ondan.
Saka yapti tabi ki. Cok güldük.
Gecen haftasonu pazara gittim. Evde bulunan eski esyalari ve bana artik olmayan kiyafetlerimi sattim.
Bu haftasonu da bir arkadasim ile gidecegim tekrar.
Bu gün kilerde sakladigim kiyafetlerimi düzenledim. Yarin da odamda bulunan dolaba bakacagim. Bir sürü cincik bincik var onlari bir araya toplayayim.
Envayi cesit oje var. Tanesi 50 Cente versem bir cok insan alir. Neredeyse hep ayni renkleri almisim. Sacmalik.
Komsuma "bana acaba duvarkagidi masasini verir misin?" diye sordum.
"Ah bende pazara gidecegim, bana lazim" dedi.
Eminim pazara gitmeyecek. Neyse yanda ki Usak'li komsularimizda da var o masadan onlara sorarim, onlar kesin verir.
Dua ette yagmur yagmasin. Kader su arkadasinizin yüzüne gülsün.

Kitapli MiM

Bir kac mim var yapmak istedigim. Mimlensem de mimlenmesem de.
Biraz yazi yazasim var suralara.

Simdi bu mimde sorular var ve iki secenek var. Seceneklerden birini sectigimiz anda digerini asla bir daha yapamiyoruz.
Gelelim soru cevaplara.

 1- Çok kitaptan oluşan seriler mi ya da tek kitaplar mı?
Seriler cok güzel fakat serinin kitaplari beklemek biraz zor bu yüzden tek kitaplar.


2- Sadece kadın yazarları mı yoksa erkek yazarları mı okumak? 
Cok zor bir durum fakat bu güne kadar okudugum kitaplari gözden gecirirsem kadin yazarlar diyorum.

 3- Kitapçıya gidip kitap almak mı, internet üzerinden kitap almak mı? 
Kitapcidan almak tabi ki bambaska bir duygu fakat ben kullanilmis kitaplari internet üzerinden daha ucuza aldigim icin internet diyorum.

4- Film olan kitapları mı dizi olan kitapları mı? 
Dizi olan kitaplarin cicigini cikardilar. Bilmem 13784709857093 sezon devam ediyor. Bu yüzden film olan kitaplari tercih ederim. Gerci ben filmleri de kitabini okuduktan sonra begenmiyorum ama o ayri bir konu.

 5- Günde 5 sayfa okumak mı yoksa haftada 5 kitap mı? 
Bu da zor bir soru. Aslinda eskiden bir haftada iki kitap okurdum. Yas ilerledi ondan midir yoksa islerin yogunlasmasindanmidir bilmem ama artik eski okuma hizimi yakalayamiyorum. Bu yüzden günde bes sayfa diyeyim.


 6- Profesyonel bir yazar olmak ya da profesyonel bir yorumcu olmak? 
Yazar olmak isterdim. Yorum falan yapamam ben. Zaten okudugum kitaplarin yorumlarini da pek yapmiyorum blogumda.

 7- En sevdiğiniz 20 kitabı tekrar tekrar okumak mı yoksa 
her gün daha önce okumadığınız yeni bir kitabı okumak mı? 
Hayatta hic bir seyin tekrari yok diye edebi bir laf edeyim suraya ve önceligimin yeni kitaplardan yana oldugunu belirteyim.

 8- Kütüphanede çalışmak mı kitap satıcısı olmak mı? 
  Kitap saticisi olmak isterdim. Kendime ait büyük bir kitap dükkanim olsaydi mesela gelen alicilari yesil cay ile agirlasaydim falan.

 9- Favori türünüzden kitaplar okumak mı yoksa favori türünüz hariç 
diğer her türden kitaplar okumak mı? 
Benim favori bir türüm yok ki. Ama sunu söyleyeyim size, gelisim kitaplarini hic sevmiyorum. Her türden olsun.

 10 - Sadece fiziksel kitap kopyalarını okumak mı yoksa sadece e-kitap okumak mı? 
Hic bir sey gercek bir kitabin yerini tutamaz. Bu aralar daha cok e-kitap okuyorum. Bir cok avantaji var. Ufacik bir alete 1600'e yakin kitap sigiyor. Yollarda okuyorsaniz benim gibi, bir kitap bitince digerine geciyorsunuz. Cantanizda agirlik olmuyor. Bu yüzden aman bismillah e-kitap diyorum.

Bu mimi severek yaptim. Yapmak isteyen arkadaslarim varsa buyursun yapsin.


9/01/2014

Happy Sunday

Görsel google'dan alinmistir
Görsel google'dan alinmistir

Dün Sheldon'un anneannesi ve dedesini gidip aldik ve onlarla yemege gittik. Iyice yaslanan anneanne ve dede arabaya inmekte ve binmekte zorluk cektikleri icin anneanneyi öne dedeyi de arkaya oturttuk.
Sonra anneannenin tarifi ile "Zum Rettershof'a" gittik.

Köpekleri de götürdük
Orada hep birlikte yemek yedik ve sohbet ettik. Anneanne cok sirin bir kadin. Babaanneden de bahsediyorum ara sira ama babaanne anneanne'den daha dinc.
Yemegimizi yedikten sonra büyükleri eve biraktiktan sonra bizde Sheldon'un evine döndük. Cok sevdigimiz "Otostopcunun Galaksi Rehberi"nin bir bölümünü daha seyrettikten sonra eve döndüm.




8/23/2014

Haftasonu Sorunsali

Uni'den bir arkadasim baska bir arkadasima haftasonu oturmaya gidelim mi diye sordu, bende artik Sheldon'u sadece haftasonlari görüyorum. Haftasonu biraz zor dedim.
Bir günde az görüver dedi.
Tabi ki senin tuzun kuru, sen evlendin, coluk cocugun var. Kocani her gün görüyorsun, bunu demesi kolay demek geldi icimden, demedim.
Ben Sebo'yu özlüyorum dört gözle cumartesi, pazari cekiyorum kimin umurunda.
Belki de ben büyütüyorum ama bize bu ayriliklar da iyi geliyor sanki.
Yine de haftasonlarimi Sebo ile degerlendirmeye calisiyorum. Bu gün görüsmeyecegiz mesela. Ama yarini iple cekiyorum.
Kimse kusura bakmasin. Haftasonlari yokum arkadasim. :)

8/11/2014

Mutlu Cumartesi

Cumartesi ilk önce arkadaslarimla Lasertag oynamaya gittim. Iyi hos ama öyle vay vay bayiliyorum, haftada bir kere muhakkak oynamam lazim durumda degilim.

Sonra Sheldon ile eve döndük ve köpekleri aldik.


Onlarla 45 dakika dolandiktan sonra arkadaslarimizin bahcesinde mangal yaktik hep birlikte. Sheldon vejeteryan oldugu icin ben domates ve patlican kizarttim. Ayrica cacik yaptim.
Oturduk hep birlikte afiyetle yedik.


8/06/2014

Akilli Telefon

Sabah yedide evden ciktim. Öglen olmus dört. Telefonun sarji hala 100%
Dedim bu telefonda bir anormallik var. Aniden inecek kalacagim öyle dimdizlak ortada.
Neyse bilgisayar ile hasir nesi olan birisi size su bu bozuldu dediginizde ne sorar?
Aleti kapatip actin mi tekrar?
Bende aynen öyle yaptim canim.
Telefonu kapattim.
Tekrar actim.
Ve gel görelim ki ne oldu?
Sarj 71%
Demek ki donmus kalmis canimcim.

8/01/2014

Kahve Ocagi

Calistigim is yerinde kantin 6 haftalik tatile girdi. Herkes ya disaridan yemek ismarliyor yada yaninda ufak tefek seyler getiriyor.
Bu gün sadece dört saat buradayim. Yanima yemek almadim. Simdiden aciktim. Ondan sonra sus bakalim 30 gün oruc tutmus kizsin, farzet ki orucsun dedim. Oturdum.

Ama ofisi kahve ocagina cevirdigim dogrudur.

Makarna, Pilav, Patlican :)

Bu sabah ise gitmek icin alti bucukta kalktim ve ilk isim Sebastian'i aramak oldu. Bu gün ise basladi beyefendi.
Dün yanindaydim ve heyecanli oldugu her halinden belliydi.
Annesi babasi 5 haftaligina tatile gittiler ve Sebo evde kaldi. Köpeklere bakiyor ve kendi kendini gecindirmeye calisiyor.
Ileride ayni evde yasamaya baslarsak eger hic bir sorun yasamayacagiz, zira beyefendi her gün makarna ile besleniyor.
Ne zaman bikacaksin makarnadan diye soruyorum, hic bir zaman diyor.
Bende dün yanimda giderken aksamdan yaptigim patlican yemegini götürdüm ve pilav yaptim.


Üc kere yemegin ne kadar güzel oldugunu söyledi. Eee, neydi?. Askin yolu migdeden gecer. Sebo'nun evi meshur bir ormana yakin. Köpekler ile orada dolasiyor her gün 3 kere. Iki uzun gezinti, bir kisa. Cocuktan beter bu köpekler ama cok tatlilar. Disariya cikacaklarini hemen anlayip tasmalarini da kapip kapinin önünde bekliyorlar.
Almanya'nin havalari bu aralar bir acayip. 30 derece oldugu halde gökyüzünün dibi birden deliniyor ve felaket bir sekilde yagmur yagiyor.
Biz de tam ormanda dolasmaya cikmisken yagmura yakalandik ve sirilsiklam olmus bir vaziyette eve döndük.
Simdi Sebo ile sadece haftasonlari görüsebilecegiz.
Bunun farkinda ve bana cok farkli davranmaya basladi bu yüzden. Hic degilse birlikteligim bana huzur veriyor. Mutluyum.

7/13/2014

Mabed

Merhaba mabedim ben geldim.
Yine sana geldim.
Mutsuzlugumu sana söylemek, ses veremesenden beni dinlemen için geldim.
Sınavımı kaybettim.
O kadar mutsuzum ki anlatamam.
Saatlerce ağladım bu gün.
Üzüntüden ne yaptığımı bilmiyorum.
Bunca yıl harcadığım emek, bu kadar çaba ...
Başka bir üniversiteye geçiş yapıp bu sınava tekrar girebilecegim herhalde ama her şey daha da uzayacak.
Sevgili ne diyeceğini bilemedi.
Kollarına aldı beni sımsıkı tuttu.
Bu bile yetti bana biliyor musun?
Konuşamayan bir adam tarafından sevilmek, ne kadar zor ve bir o kadar da ne kadar güzel anlatamam sana.
Kapıyı bacayı kilitleyip gidesim var.
Tüm hesaplarimi dondurup,
havasının bu kadar nemli olmadığı bir şehre,
en sevdiğimi de alıp kacasim var.
Bir sokak kenarına oturup,
issizligimin farkına varıp,
kendimi hangi köprüden atabilecegimi düşünesim var.
Korkma, biliyorsun Allah'a inancım sonsuz.
Onun da korkusu olmasa içimde neler neler olurdu bu güne kadar.

6/25/2014

25. Haziran 2014

Yasadiklarimdan ögrendigim bir sey var ise hayatta kendinden sonra birini seveceksen yine de her zaman yalniz kalacagini aklinda bulundurman lazim.
Dün Sheldon ile ufak bir konusmamiz oldu.
Ve bena anladim ki o benim gibi ne duygusal yönden nede mantik olarak daha sabit adimlara hazir degil.
Ne istedigini tam olarak bilmedigi icin kendi kafasi da karisik.

Aileme tanistirmak istiyordum ve bir türk olarak örf adetlerimizi anlatmistim. Seni aileme tanistirdigimda hic degilse ciddi bir iliski, evlilik yönünde giden bir iliski oldugunu bilmem gerekiyor demistim.
Bu onun gözünü korkuttu herhalde.
Sinavim var yakinda. Sonra 3 aylik bir staj ve tez calismasi sonunda en gec Ocak 2015'te mezun olacagim insallah.
Sheldon ise bu gün bir is yerinde kontrat imzalayacak ve Agustos'un birinden itibaren calismaya baslayacak.
Yarin öbür gün sen calismaya baslayinca birbirimizi haftada ancak bir yada iki kere görecegiz dedim.
Evet maalesef dedi.
O zaman seni Agustos'ta aileme tanistirayim, seninle bulusmaya gelirken bahaneler üretmek zorunda kalmam dedim.
Bahaneler ile iyi gidiyorduk dedi.
O an icimde bir karisiklik oldu.
Sen daha tanismak istemiyormusun, ben halbuki ailemle tanismanin senin icin önemli oldugunu zannediyordum dedim.
Bir sey diyemedi.
Konusma özürlüsün, sorun da burada dedim.
Ben ne istedigimi tam olarak bilmiyorum ki dedi.
Istedigi iliskimizi bitirmek degil. Sadece hazir degil bunu anladim.

Erkekler ...
Hangi yasa gelirlerse gelsinler birine tamamen baglanmaktan korkuyorlar herhalde.
Daha gencim, bir seyler kaciririm duygusu yasiyorlar.

***
Anladim ki sen duygularin ile benim kadar ileriye gidememissin.
Kendini hazir hissettiginde bana söylemen yeterli.
O güne kadar iliskimizin nereye varacagi konusu hakkinda düsüncelere gark olmayacagim.
Sana ilk günlerde söyle demistim.
Senden kacmiyorum korkma.
Simdi yineliyorum. Senden kacmiyorum ama beni bir ömür bekletme.
Tüm bunlari dedim ve ...

***
Aileme sözüm var benim. Üniversite bitmeden evlilik yolunda bir seyler düsünmeyecegim diye.
Bu sözümde durmaya karar verdim.
Üzüldüm mü?
Evet.
Icimden bir seyler koptu mu?
Hayir.
Seviyor muyum?
Evet, hemde cok.
Sadece zamana ihtiyacimiz oldugunu fark ettim.
Beklenti icine girdigimiz anda kendi kendimize ve yanimizda bulunan insana hayati zehir ediyoruz galiba.

6/22/2014

Soğan içli dışlı. Sarmısak ayrı başlı

Tanidiklarimizin kizini dün istemeye geldiler.
Kendisi benden 5 yas kücük ve hic sevmedigim bir adam ile birlikte.
Bu adam iste dün arkadasimi istemeye geldi.
Arkadasimin annesi bir kac gün önce bizim evi aramis ve demis ki: "E. diyor ki hazirlik yapacagim A. teyzem bana bir salata yapsa. Hic bir sey onun salatasinin yerini tutmaz."
Neyse ben eve geldim ve annem dedi böyle böyle.
"Ilginc hem yemek istiyorlar hemde bir agiz yapip sizde kiz istemeye gelin demiyorlar" dedim.
Cünkü sonucta cok yakiniz. Kac yillik arkadasligimiz var.
Anneme "Sen simdi abartirsin, salata ile kalmaz bu. Fazla abartma. Yarin öbür gün bizi istemeye gelince biz onlardan bir sey istemeyecegiz." dedim.
Annem "kapa ceneni" dedi.
Annem dün sabah alti da kalkti ve bol bol hazirlik yapti. Dedigim gibi salata ile kalmadi is. Ben evde yoktum. Okulda ders calistim ondan sonra da bizim mekana Almanya macini seyretmeye gittim.
Neyse E.nin abisi gelmis annemin hazirladiklarini almis gitmis.
Dün dügün vardi. Annem ile babam dügüne gittiler.
Dügüne H. abla gelmis ve annemle babamin yanina oturmus demis ki "kis istenmeden geliyoruz. E.'yi istediler." Annem ile babam sok gecirmis tabi ki.
Demek ki H. ablayi ve bir de diger tanidigimiz bir aileyi cagirmislar.
Ama benim erkenden kalkip binbir hazirlik yapan annemle babami cagirmayi düsünmemisler bile.
Babam cok sinirlenmis. O kadar sinirlenmis ki zaten bunaldigi dügünden kalkip eve gelmisler.
Bana mesaj atti babam ondan sonra "biz dünya kadar hazirlik yaptik H. ablani bir de F. amcani cagirmislar. Bizi cok görmüsler. Dügünü de artik onlar ile yaparlar."
Ben demistim ama abartma diye annecim. Ah annecim. Yüregi güzel kadin.
Neyse annem de üzgün. Hayal kirikligi yasiyor.
"Simdi onlar yarin öbür gün tencereleri tabaklari geri getirecekler, o zaman ben diyecegimi diyecegim" dedi.
Bakalim.

Bir anne atasözü der ki: "Soğan içli dışlı. Sarmısak ayrı başlı."

6/19/2014

Araba

Sebastian ile bu gün araba da tamir ettik.  Hadi bakalım.  Sileceklerin su  hortumu bozulmuş.  Yenisini ismarlayacak şimdi beyefendi.

5/26/2014

Yüzük


Ne istediğimi bildigim halde yine de bir heyecan
Ve aldığı hediyeyi verirken bile ne diyeceğini bilemeyen Çekingen bir adam 
Yüzük istiyorum ama evlilik teklifi beklemiyorum korkma demiştim 
Istediğimi almış ve gece on ikiyi vurunca iyi ki doğdun deyip kutusu ile birlikte basimi uzattığım yastığın kenarına koyması 
Evlilik teklifi olsaydı tadından yenmezdi ama onun da zamanı var biliyorum 
Nokta kullanmadım bu yazıda 
Canım oyle istedi 

5/17/2014

Mezuniyet Töreni

Dün aksam Sebo'nun mezuniyet törenine gittim. Hava sansimiza cok güzeldi. Haftalardir hep soguk olan Almanya dün hic degilse 17 dereceyi gördü. Buna da sicak mi diyorsun deme, burasi Almanya.
Sato da oldu mezuniyet töreni.
Hem fotograf makinesi ile hem de denemek icin yeni cep telefonum ile fotograflar cektim.



Kaynak: Cep telefonum :)

Tüm mezun olanlari tek tek sahneye cagirip yazdiklari tezin basligini ve nerede yazdiklarini okudular. Sonra herkese belgelerini verdiler. Tören bittikten sonra holde dizilen masalarda yiyecekler icecekler vardi.
Hem hocalar ile sohbet ettik hem de hazirlanan ufak hamur islerinden yedik.
Bir kac sene önce emekli olan profesörlerimiz de gelmisti. Cok mutlu olduk.
Törenden sonra arkadaslarimizla bulusmak icin istasyonda bulunan UrbanKitchen restoranina gittik.

Kaynak: Google

Buraya gecen sene Eylül ayinda gitmistik Sebo ile ve hosumuza gitmisti. Pazar günü dogum günü ve dün de mezuniyet töreni olmasi dolayisi ile dün de burada bir masa ayirttik. 10 kisilik arkadas grubumuz ile yemek yedik.


Kaynak: Cep telefonum
Sebo vejeteryan oldugu icin vejeteryan bir hamburger yedi. Ben gecen gittigimizde yemistim. Tadi cok güzel. Icinde kizarmis patlican, domates ve beyaz peynir var. 

Kaynak: Cep telefonum
Bu da benim yemegim. Soya fasülyesi ve cin pilavi. Ayrica tavuk gögsü.

Böyle bir aksam gecti iste. Biraz olsun haberlerden siyrildim.

5/16/2014

Kabuslar

Kabuslar görüyorum.
Dün gece Sebo ile sinavdayiz. O her ne hikmetse bana sinav kagidini vermek istiyor. O veriyor, ben geri itiyorum. O yine bana dogru itiyor, ben geri itiyorum.
Sonunda ikimiz de yakalaniyoruz.
Sonradan fark ediyorum aslinda Sebo'nun bu sinavi coktan gectigini ama bana yardim etmek icin bir sekilde sinava girdigini.
Uyandim.
Bir daha uyuyamadim.

Evvel ki gece diger kabus:
Sebo'yu aileme tanistiriyorum. Annem ilk önce tamam gelsin tanisalim diyor.
Sonra Sebo bize yemege geliyor.
Annem Sebo'yu yerin dibine sokup cikariyor.
Bu iliskinin asla olmayacagini söylüyor.
Cocugu evden kovuyor.
Ben ardindan gidiyorum.
Birden yerin altindayiz.
Her sey üzerimize cöküyor.
Soma'da yasanilanlarin etkisi ile yerin dibine girip yerin üzerimize cökmesini gördüm rüyamda.
Bir yandan icimde ki tüm korkular ortaya cikti farkindayim.

Bu gün Sebo'nun mezuniyet töreni var.
Buna bile sevinemedim ben bu rüyalardan sonra.
Basim allak bullak.


5/13/2014

Yaziyor

Cesitli gazetelerden cesitli sayfalar ile doldu masam. Sebo bey Almanya'nin en iyi bilgisayar mühendisi secildiginden beri tüm gazeteler pesinde. Herkes röportaj yapmak istiyor onunla. Ilk önce okudugumuz üniversitenin adi gectigi icin profesörler de muhakkak röportaj vermesini istedi. Sonra bir röportaj ile kalmadi. Oturdugu sehrin yerel gazetesi, diger üniversitelerin yan kollari vs. Bense bu adam ile iki haftadir kendime göre dalga gecmekteyim. "Meshur oldun haberin yok. Meshur bir adam ile birlikteyim. Dur sen, haftaya diger röportajini da ver, imza dagitmaya basla beni tanimazsin da."
Gülümsüyor. En cok bu yanimi seviyor benim herhalde. Biraz deli dolu olmami.
Pazar günü dogum günüydü. Ögleden sonra tüm ailesini davet etmisti. Iki amca, bir hala, babaanne, dede, anneanne, bir teyze ve hepsinin esleri ve cocuklari. 15 kisi olduk galiba. Tam saymadim. 4 pasta vardi sofrada.
Biraz cay, biraz kahve. Bir pasta haric tüm pastalari sildik süpürdük. Pasta kötü degildi yanlis anlama, sadece dört pasta gercekten coktu. Plak hikayesini anlattim. Bu sene hediye sorunu yasamadigim icin mutluyum. Aksam yemeginde kuskonmaz corbasi vardi. Cok severim ben. Eskiden kuskonmaz nedir bilmezmisiz. Almanya'ya gelince ögrenmis annem yemegini ve corbasini yapmayi. Bazen bazi hikayelerin dogruluguna inaniyorum. Bir anne karninda bebegini tasirken neyi severek yerse, dogurdugu cocukta bu yiyecegi severek yedigine inaniyor annem. Ben dogmadan önce tanismis kuskonmaz ile ve cok sevmis. Bende seviyorum. Ben iyiyim de kardesimin hali daha beter. Annem kardesime hamileyken bol bol enerji icecegi tüketti. Ici yaniyordu kadinin, buzlu buzlu iciyordu vallahi. Simdi ben igrenerek baktigim tüm enerji iceceklerini kardesim iciyor vallahi. Bu yüzden inaniyorum bu anne karninda alisma meselesine. Nereden nereye geldim yine blog. Ama o kadar cok yazma istegi var ki icimde anlatamam.
Neyse, simdilik bu kadar.

5/08/2014

8. Blue

Mavi. Vallahi istasyonda ki mavi panodan başka bir sey yoktu bu gun benim icin. 
Tamda toplantı olduğu gun geciken trenler ile karşılaştım yada hic gelmeyen. Neyse on dakikalık rötar ile yetiştim. 


5/07/2014

Plak Vol.2

Ve mutlu son. Sheldona ısmarladığım plak geldi. Hemde en doğrusundan. 


Sonu küreğe benzemedigi icin cok mutluyum. Gelsin Pazar. 

7. From Above


Bu günde yukaridan cek demisler. Bende cektim. Istasyonda kahve makinasinin basinda beklerken ben ... Bu gün is ve ders günü. 19.15'e kadar hemde. Su an tek tesellim, bir bucuk saat sonra Sheldon'un gelmesi ve birlikte kantinde yemek yememiz. Hadi kalin saglicakla.

5/06/2014

6. From Down Low

En aşağıdan cek dediler pampiş 


Kanatlar

Bir hikaye yazacaktim.
Kagit kalem bulamadim.
Hikaye uctu gitti.
Kanatlarindan tutamadim.
Otobüste oturmak icin yer kapma cabam sadece biraz daha kitap okumak icin.
Ayakta okuyamiyorum cünkü.
Otobüs saatlerini de degistirmisler.
Biraz gecikmem ondan.
Bir kahve bile alamadim kendime.
Asabimiyim bu yüzden?
Sanirim hayir.
Bazi aliskanliklar sadece zamanlamadan ibaret.
Evde hic kahve icmeyen ben,
disariya cikinca bir fincan ister durur gönlüm.

Bir hikaye yazacaktim.
Kagit kalem bulamadim.
Hikaye uctu gitti.
Kanatlarindan tutamadim.


5/05/2014

Day 5 - 4 PM


Bu yazıcıların kesinlikle kendilerine göre hayatları var. 
Istediklerinin çıktısını veriyorlar. Istemediklerinin vermiyorlar. 

5/04/2014

Anladim ki ...

... kısa cümleler kurmak gerekiyor su hayatta.
Kimse bir şeylerin uzun uzun anlatilmasindan yana değil.
Yalnızlık!
Ne kadar acı bir kelime.
Yalnizligimizi kendi cümlelerimiz ile imzalıyoruz.
Kısa cümleler kur.
Uzun uzun dinlemek isteyen yok etrafında.
Yarım yamalak bilgiler ver.
Kimsenin seni tanımasına izin verme.
Senin de büyün kaçıyor ondan sonra.
içini dışını ezbere bildiği şeyleri elleri ile kenara itiyor insanlar.
Hep yarım yamalak işlerin peşinde.
Kendini sakla.
Böylece seni incitmelerine de izin vermemiş olacaksın.
Mantıklı.
Yalnızlık.
Ne kadar acı.

4. Us


Taş bebekler topluluğu 

5/03/2014

Ay Bunaldim

Almanya'da saat su an 16:01 yani canım Türkiyemde 17:01. Aramızda sadece bir saat var evet blogger.
Ama benim salterler şimdiden attı.
Bazı haftasonları sanki benim için yapılmamış.
Sabah erkenden uyandım. Kalktım. Annem ile babamla kahvaltı ettik. Kardeşim dün gece evde yoktu, bu akşam ancak gelir.
Bu aralar tezini yazdığı için genellikle haftasonlarini üniversitede atölyede geçiriyor. Aslında yasak ama tüm gece ders yaptıkları için, bir de haftasonu güvenlikten başka kimsenin olmadığı için sorun çıkmıyor.
Neyse bu gün benim için çok sıkıcı geçiyor. Evi temizledim. Paspas yaptım. Toz aldım. Akşamdan kalan tencereleri kücülttüm. Dün yetistiremedigim günlüğümü yazdım.
Tumblr'da dolandım. Şimdi ne yapsam diye düşünüyorum.
Tartiye çıktım yarım kilo daha gitmiş. Sebze ve meyvenin gözüne verdim. Makarna yemiyorum beş gündür.
Kendine kocaman kazan ile salata yaptım. Ton balığı koyacaktım içine evde ton balığı yokmuş, bende başka balık kullandım.
Neyse bu gün benim için çok sıkıcı geçiyor. Evi temizledim. Paspas yaptım. Toz aldım. Akşamdan kalan tencereleri kücülttüm. Don yetistiremedigim günlüğümü yazdım.

Bütün bunları neden yazdığımı da bilmiyorum ama blogger canım sıkılıyor herhalde ondan.
Cep telefonumda oynadığım tarlada da yapacak iş kalmadı. Var mi bu tarla oyununu oynayan?


Kaynak: google




İyi ki bu tarla var da telefon ara ara ötüyor yani yoksa kimsenin aradığı sorduğu yok dermisim. Sheldon'den gelen mesajları saymıyorum tabi ki.
Neyse fazla konuştum. Bu haftasono olmamış. Yenisini yapsınlar.

Kisa Kisa Vol.6

* Sessiz sakın öylece dur orada. Bana beni anımsatıyorsun.

* Sevgiliden gelen gül aromali seker

*Bir sarap bardagi ne kadar hos duruyor degil mi nehire nazir.

*Gecen Pazar ne güzel 2 bölüm Doctor Who seyrettim

*Ren nehri kenarinda gezmelere gittim




* Posta kutusunda 3 mektup, ücüde babama. Yok olmaz böyle. Gerci hepsi para istiyor. Babamin degimi ile “herkes anami soruyor, babami soran yok.”

* Postcrossing’e üyeyim diye bir arkadasim “ne kadar bos isler ile ugrsiyorsun” demisti bana. Ne kadar zoruma gitmisti lan.

*O arkadasim aklima gelince sinirlendim de ben simdi. Iki aydir ugramadigim Postcrossing sitesinden sekiz adres aldim. Simdi Pazartesi gidip 8 kartpostal alacagim ve gönderecegim dünyanin bilimum her yerine.

Bu arda bu gün bence pazar kilikli bir cumartesi.

Not: Bu bir nevi Fotograf günlügü ve ani cildirmalarimin güncesidir efendim. 




Kisa Kisa Vol.5

Üstümden 3 Tir Gecti

Aniden gelen misafirleri pek sevmem ben. Ev hali diye bir şey var. Dün kasvetli hava vardı. Bende biraz halsizdim. Annem çorba yapayım içersin dedi, bende oturma odasında koltukta uzanmış tam daliyordum ki, zil çaldı.
En yakın arkadaşımın annesi almış iki torunu gelmiş yanda ki komşusu ile. Bebekleri çok seviyorum. Birisi bir, diğeri iki yaşında kız çocuğu. Bir de en yakın arakdasimin oğlu var. Oda 3 yaşında. Biz onlara kısaca çete diyoruz.
O arada en yakın arkadaşım annesini aradı neredesiniz diye, Su'dayım dedi şimdi geldim falan filan, tamam geliyorum.
Nereye gidiyorsun, neden gidiyorsun dememe kalmadı ayıp olmasın diye en yakın arkadaşımı da arayıp gelsene dedim.
Onun yanında kaynanası vardı. Olduk mu sana birden 9 kişi.
Çocuklar yetti vallahi. Hopla zıpla. Koltuk tepelerinde dolan (en sinirlendigim şey).
Bir ara en ufağı daha yeni yeni yürüdügünden kendime aldığım çiçeğin üstüne düştü ve cicegimi kırdı.
Çok üzüldüm.
"Çocuktan değerli mi" diye sordu anneannesi. Tabi ki çocuktan değerli değil ama o çiçekte benim çocuğum belki, nereden biliyorsun? Elma diye tutturdu veletler. Hepsinin eline bir tane verdik. Yediler, yerden yere attılar, yuvarladılar. Yediklerini tükürdüler. Elmalar mundar oldu anlayacağın. Benimde sinirlerim lâçka.
Evinde bir yerden bir yere gitmesine izin vermezler bu çocukların, elalemin evine sicmasina göz yumarlar. Böyle anneleri, anneanneleri anlamıyorum.

3. Collection


Mektuplar. Kartpostallar. Pullar. 
#gununfotografi 

5/02/2014

...


An itibari ile gökyüzünün dibi delindi. 
Ne kadar kasvetli bir hava var bu gun. 
Icim sıkıldı gercekten de. 

Plak

Mayis geldi. Bu demek ki hem benim hemde Sheldon'un dogum günü. Yine biz birbirimize ne istedigimizi sorduk. Kürek davasini biliyorsun. Bilmiyorsan buradan okuyabilirsin.

Kürek
Kürek Vol.2
Kürek Vol.3
Kürek Vol.4

Acikcasi bu sene sorarken "bana bak yurtdisindan hic bir sey isteme, fena yaparim" dedim. O da bende cok güldük.
Neyse Sheldon'un plak calari var ve benim de cok hosuma gidiyor. Bu yüzden bir plak istedi. Istedigi plak 2006 yilinda cikmis. "Büyük ihtimal kullanilmis almamiz gerekecek" dedi.
Bende internetten arayisa girdim ve maasimin gelmesini bekledim.
Sonra plaki buldugum sitede "su an satisa sunulmuyor" bildirisi ile yikildim.
Aramaya devam ettim ve Amazon'da buldum. Bu sefer de acaba bu Sheldon'un istedigi plak mi, yani özel bir kapagi var onu istiyor da. Satisa sunan bayana mail attim, dedim bu plagin kapaginda kafa resmi var mi? - dedi ki evet o.
Hemen ismarladim.
Sitenin verdigi bilgiye göre 10 Mayis'ta gelecek. Sheldon'un dogum günü de 11 Mayis zaten.

Sonra benim ne istedigimi sordu sevdicek. Ben aslinda hosuma giden bir yüzük istiyordum. Fakat insan sevdiginden yüzük isteyince genellikle karsida ki insan "eyvah evlilik teklifi bekliyor bu" diye kasilacagi icin yüzük istemeyeyim en iyisi dedim.
Kiz arkadasima sordum. "Sheldon'dan sence yüzük isteyebilirmiyim dogum günüm icin."
Isteyebilirsin, sadece evlilik teklifi beklemedigini söyleyebilirsin. Sonra parantez icinde evlilik teklifi etse daha hos olur tabi ki dedi. :)
Bende yüzügümü istedim sevdicekten.
Ne olur dua et. Kürek gibi basima bela cikmasin bu plak isinde de.

Day 02

Gunun Fotografı 
Snack yani ara öğün 


5/01/2014

Gitmis güzelim Bloglar

Dün neredeyse 45 dakika bloglar ile ugrastim. Malum GFC ile takibe aldigimiz bloglarin yazilarini ana panelde görüyoruz.
Bir ara bakacaktim firsatim olmadi, dün baktim hallettim sayilir.
Bir cok blog ya kapanmis, yada hacklenmis. Adresler öyle duruyor.
Tek tek gezdim hepsini. Ayarlardan "bu blogu takip etmeyi birak" tusuna bastim, bastim, bastim.
Blogunu kapatanlar "gidiyorum" notu, hacklenenler de "ben artik baska bir adresteyim" diye bir yazi yazsa bildirse keske.
Biliyorum bu cok zor ama benim böyle takintilarim var.
Okumadigim bloglari da bu arada takipten cikaracagim herhalde. Ayip oluyor. Yorum birakmak istiyorum herkese.

Senin gibi

Ne güzelim ben aslinda,
tipki senin gibi.
Saclarim böyle siyah,
böyle kivircik.
Böyle bir gözlügümün olmasini isterdim de,
bana yakismiyor,
denedim cünkü.
Benim gibi fincan düsmemis elinden.
Gözlerinin mavisi de hos güzel kiz.
Benimkiler kapkara.
Benim kara gözlerimin de baska bir güzelligi var ama.

Day 01

Yeniden instagramda fatmumslim kullanıcısının yaptıgı gunun fotografına başladım ve her gun cektigim fotografları burada paylaşacağım. 


İngilizce J ile başlayan bir sey. Yani Jam yani reçel. 

Incir reçeli sendin aşkım. 
Bu gun yeni cep telefonumu ısmarladım. Heyecanlıyım. 
Işçi bayramınız kutlu kandiliniz mübarek olsun yoldaşlar. 


Santiago

Bu aksam arkadaslar ile Mainz de Santiago adında bir yere gittik. Ilk defa gittim. 


Bir Mayıs'a giriş diye tüm kokteyller bes Euro idi. 
Bende kendime karpuzlu margarita aldım. Pek sevmedim. 


Yemekler cok güzeldi. Ton balıkli olan Rodano dedikleri buyuk hamur parçasını sectim. 


Bu arada Sheldon bana MayDayden fotograf gönderdi. Bir gun bende gideceğim buraya. 


Simdi Trendeyim ve eve donüyorum. Cornetto aşkım ile erirmisin? 







4/30/2014

Java

Bir bilgisayar mühendisinin hali budur arkadaşlar. 
Java yazılım diline aşığım ama C için aynısını diyemeyeceğim. 


Şu an hayatım "undefined reference" ile dolmuş durumda. 
Sinir oldum biraz. 
Iyi ki bu akşam ders çıkışı arkadaşlar ile buluşacağız. 
Sheldon MayDay'e gitti. Yarın öğleden önce dönmez. 
Bu arada Almanya'nın en başarılı bilgisayar mühendisi seçildi. 
Üniversitenin sitesinde boy boy fotografı var. 
Iki metre boyda sorun değil. Ha ha cok güldüm. 
Dün dalga geçtim. 
Şöhret ile birlikteyim de haberim yokmuş dedim. 


Yalnız

Kantinde tek basına yemek yemekte hic hoş degil. Hic degilse bu gun aç kalmadım. Bu yunanlar işini biliyor ha. 

Tavuk göğsünü ince ince dogra. Bol baharat ile pişir. Yanına cacik ve patates kızartması. Al sana Gyros. 

Dostlar Alisveriste Görsün

Bir cok takip ettigim bloglara bir sürü yorum birakiyorum.
Okunduklarini hissetsinler diye.
Takip edenlerden bir kaci yorum birakiyor.
Gerisi kayiplarda.
Aliniyorum bir kere.
Ben onlara zaman ayirip okuyorum, onlar neden karsiligini vermiyor diye düsünüyorum.
Sonra burasi al gülüm ver gülüm degil diyorum.
Okuyan okur, okumayan okumaz.

Biraz bunalim takildigim dogrudur.
Bazi günler hic benlik degil.
Bu gün olmadigi gibi.


Korkular

Icimde ki korkulari yenmek istiyorum.
Ne bir insana bagli olmak,
ne de kurdugum bagi koparmak.

Bir gece evde olmadigim icin aglayan anneme bir gün gercekten belki de gitmem gerektigini anlatabilmek istiyorum.
Ki benim annem duygularini göstermeyen bir kadin nasil oldu da "özledim seni dün aksam. Agladim. Baban da bir hos oldu" dedi.
Icimden bir sey koptu.
Gitmek istemiyorum bir yere,
gitmek istiyorum kendi yuvama.

Rahat rahat yazi yazmak istiyorum.
Yazamiyorum. Tikaniyorum.
Hep bir görürler korkusu,
duyarlar okurlar telasi.

Bir cok konuda kardesimin bile benden akilli oldugunu hissediyorum.
Mantigimin dugyularimin önüne gecmesini diliyorum ondan sonra.

Senin o cocukla bir iliskin mi vardi da öyle seyler dediler diye sordugunda evet vardi demek isterdim.
Diyemedim.
Basima bela acacak buda.
Tipki sigara ictigimi fark ettiginde yok icmiyorum dedigim gibi.
Ben artik buradayim.
Sen neredesin, okuyor musun bilmiyorum ama, ben yaziyorum.

4/25/2014

Iki kilo daha

Iki kilo daha gitti diyebilirim, gidiyor, geri geliyor. Kafasina göre takiliyor.
Ama ben sebzeli yemeklere devam ediyorum cünkü cok seviyorum. Nadir olsa da pilav cekiyor canim.


Bu aralar bol bol yapip yedigim yemekte bu. Kafama göre iki kabak,  bir patlican, bir kirmizi biber, bir tutam maydanozu dograyip tavada biraz su ve cok az yag ile pisiriyorum. Ocaktan almadan da cok az tahil ekleyip tekrar bir karistiriyorum.
Yanina da bir kac kasik yogurt. Oh afiyet olsun.

4/24/2014

Gül Kokusu

Ben bu gün aslinda cok kisa da olsa ugramistim. Tam gidecektim ki nereye bu gün babamin dogum günü dedi. Bende kaldim.
Sonra babaanne ile yemege gittik. Sekseninci dogum gününü kutladigi yere.
Biz oraya vardigimizda bizi bekliyordu babaanne. Beni de görünce sevindi.
Bu aralar yediklerime dikkat etmeye calisiyorum. Daha cok sebze agirlikli beslenmeye calisiyorum. Bu yüzden bu yemegi sectim.


Pirasa ile bezenmis ve sadece mantardan olusan köfte. Yanina da biraz pilav.

Sonra eve döndük. Ve aslinda hic ayaga kalkmak istemeyen köpekler ile yürüyüse ciktik.
Solda ki Alba. Kendisi bana asik. Bende onu cok seviyorum. Bu gün Sheldon onun tasmasini benim elime verdi. Her sokak basinda otur Alba dedikce oturdu ve arabalarin gecmesini bekledikten sonra gel Alba demem ile yürümeye devam etti. Beni ara sira da olsa dinliyor sag olsun :)

Sonra bahcede ki masayi süsledi Sheldon'un annesi. Stefan'in dogum günü var diye kaynana adayimin kiz kardesi ve annesi babasi da geldi. Bahcede oturup kahve icip pasta yedik.
Almanya bu gün güzel hava gecirdi. 24 dereceyi gördüm efendim.

Insanin kendi evi gibisi yok herhalde. Bizim kendi evimiz yok ama bu duyguyu sevgilime gidince yasiyorum.
Bahce baharin da getirdigi güzellikler ile dolu. Rengarenk.
Burasi da Sheldon'un odasi. Manzaraya bayiliyorum.

Sheldon Potsdam'a gittiginde bana oradan ufak bir hediye almis ama vermeyi unutmus. Unutkan sevgilim. Teyzesi "begendin mi?" diye sorunca aklina geldi ve bana hediyesini verdi. Gül yapraklarindan olusan bir Likör diyelim. Icinde de cayini tatlandirman icin sekerler bulunuyor. Simdi sekerlerden bir tanesini cayima attim ve gül kokusu yayildi tüm eve. O kadar güzel ki anlatamam.



4/16/2014

Kilise Canlari

Haftasonu Sheldon ile katildigimiz dügünde herkes sizin dügününüzü dört gözle bekliyoruz dedi.
Türk-Alman karisik bir seyler olacak.
Kizlar kina gecesi görme hevesinde.
Ben ise "daha evlilik teklifi almadim, size ne oluyor?" desem de, Sheldon'un bir arkadasi "oda yakinda gelecektir" dedi.
Zaman hizla ilerliyor. Günler günleri kovaliyor bu iliski denilen güzel seyin icinde.
Iki bucuk sene olacak neredeyse ve ben kendimi evlilik hayallerine kaptirmis degilim aslinda.
Arkadaslarimiz evlendikce üzerimizde ister istemez bir baski mi olusuyor onun da farkinda degilim.

Kilise de mi evleneceksiniz diye sordular bir de. Yok canim daha neler dedim. Alman dügünlerine katilmama, kilisede onlar ile birlikte kutlamalara katilmama seviniyorlar. Cünkü baska birisi yapmazdi belki, bu kadar acik görüslü olamazdi diyorlar.
M.'nin kiz arkadasi hic bir eglence katilmiyor mesela.
Kiz Alman olmasina ragmen, ne bir davete icap ediyor ne de arkadas ortaminda bir yere yemege gittigimizde geliyor. M. her zaman yalniz kaliyor.
Herkes bu durumdan sikayetci.
Gecen sene katildigimiz bir dügüne tesrif etti hanim efendi. Aksam yemegin ortasinda kalkti gitti. Basi agriyormus. Ki Almanlar da yemek siparisi ve tüm organizasyon gelen misafir sayisina göre ayarlaniyor.
Davetiye ile bir cevap kartpostali gönderiyorlar.
Bu kartpostala yaziyorsunuz, kac kisi geleceginizi ve yemek konusunda özel bir isteginizin olup olmadigini.
Hanim efendi her ne kadar o kadar insanin arasinda fark etmesede hem M.'nin aksamini hemde onun icin özel organizasyon yapan ciftin aksamini mahvetti.

Demem o ki. Ben durumumdan memnunum. Iliskim icin yeterince öz veriyi gösterdigime inaniyorum. Iki farkli kültürden bir araya gelen insanlarin isinin iki kat zor oldugunu düsünüyorum.

4/14/2014

Blogum da ne isin var senin

Felancanin birisi benim blogumu hacklemeye calismis :( Bu sabah saat dokuz bucukta Michigan USA'dan birisi hesabima giris yapmaya calismis ve basarili olamamis. Simdi sifremi degistirdim. Bana bir bildirim maili geldi.
Sana sesleniyorum. Ne isin var lan benim blogum da? Zaten agiz tadi ile surada iki satir yazamiyoruz.
Bir de sen haklemeye calisiyorsun. Ne yapayim yani, alip basimi buradan da mi gideyim? 

4/05/2014

...

Dün Sheldon'un bu sıralar okul nedeni ile Yeni Zelanda da bulunan kız kardeşinin doğum günüydü. Babaanne o olmasada yinede C.'nin şerefine buluşup yemek yiyelim demiş beni de unutmamış, sağ olsun.
Tren ile gittim. Çok şirin bir restoranda yemek yedik. Adı Polers Häusje.


Sonra masamızın fotoğrafını çekip C.'ye gönderdim. Almanya ile Yeni Zelanda'nin arasında 8 saat fark var. Yani orada Pazar sabahı olmuştu. C. hemen mesaj attı. Afiyet olsun. Çok mutlu oldum. Öpüyorum hepinizi diye.

3/28/2014

Potsdam

Sheldon Bilgisayar Mühendisleri Sempozyomu için Potsdam'a gitti.
Dün sabah beste araba ile yola çıkan beyefendi on birde Potsdam'da ki oteline vardı ve hemen bana "vardım" diye mesaj attı.
öğlene doğru gittiği üniversitenin fotoğraflarını gönderdi. O kadar güzel ki anlatamam.
Etraf yemyeşil ve göller ile süslenmiş.
Bizim üniversite de master tezini yazdığı hoca sayesinde dün orada tezi hakkında 10 dakikalık bir sunum yaptı. Oteli Perşembe'den Cuma'ya ayarlamislar Sheldon da Cuma'dan Cumartesi'ye uzatmış.
Liseden bir sınıf arkadaşı şimdi Berlin'de yaşıyormuş onunla buluşup gezeceklerdi.
Kısa bir tatil oldu. İyi oldu da bende gideydim öhö

3/23/2014

Pazar

Dün aksam Sheldon'un arkadasi Denyo'nun Polterabend'ine gittim. Dünyanin bir kere daha kücük oldugu ispatlandi benim icin dün aksam.
Mekanda bir bayan icecek bir seyler istedi. Bende barin yaninda oturuyordum. O bana bakti, ben ona baktim. Cikaramadim. Dedim acaba lise birinci sinifta ayni sirada oturdugum Ruth mu ?
Neyse bayan gidince hemen Denyo'ya sordum ve adini söyledi. Adi tutuyordu, soyadi degil.
Herkes benim gibi bekar mi kalacakti? Evlidir, soyadi degismistir dedim.
Ruth da o arada Denyo'ya benim kim oldugumu sormus. "Oda seni sordu" demis Denyo.
Hemen Ruth'un yanina gittim. Sarildik birbirimize. Sinifi konustuk. Melanie ile görüsüyormus. Melanie'nin de iki cocugu varmis. Ruthunda 5 ve yedi yasinda cocuklari varmis. Liseyi bitirdiken sonra polis olmus.
Eski günleri yad ettik. Üc hafta sonra kilise de dügün olacak.
"Polisler ile kiliseyi basacagiz sakasine" dedi Ruth. "Denyo'nun haberi yok, sakin söyleme" dedi.
Söyler miyim hic?
Meger Ruth biz liseye giderken Sheldon'un komsu kiziymis. Simdi oradan tasinmis ama annesi babasi hala orada oturuyormus.
Dünya gercekten de cok kücük.

3/21/2014

Benden, Senden, Bizden

*Burayı ihmal ediyorum. Aslında burası benim mabedim. Kaçmak istediğimde buraya gelirim. Gizli yazmak istediğimde buraya gelirim. Küfür edince buraya gelirim. Son zamanlarda pek bir faaliyet yok aslında hayatımda. Üniversite tatildeydi. Pazartesi başlıyor çok şükür. Evde oturmaktan bunaldım.
Bu arada bol bol çalıştım. Bir sürü kitap okudum ve arkadaşlarımın doğum günlerine katıldım. Evlenenler oldu bu arada. Heveslendim. Otur oturduğun yerde, üni bitecek ilk önce dedim.

*Bir arkadaşım bebek bekliyor. Mart'in altısı diye hatırlıyordum meğerse Mart'in ondokuzuymus. Bu gün 21. Mart, bebek hala gelmedi. Beyefendi de biliyor bu dünyanın ne boktan bir yer olduğunu.
Ben olsam, bende gelmem. Annemin karnında yüzer dururum. Oh mis.

*Sebastian'in en sevdiğim arkaslarindan olan K. bayanın bu gün doğum günü. Bizi diğer arkadaşlar ile evde oturmaya davet etti.
Doğum günü hediyesi olarakta bisiklet kilidi istemişti. Fakat bana gönderdiği mesajı diğer arkadaşlara da gönderdiği için birden fazla kilite sahip olmasın diye almadım.
Onun yerine daha cici bir şey aldım ve yiyecek bir şeyler yaptım. Birazdan giderken beraberimde götüreceğim.

*Yarın da Sebastian'in diğer arkadaşlarının kına gecesi. Bizim bildiğimiz gibi kına gecesi değil tabi ki. Polterabend dedikleri. Gelenler beraberinde eskimiş porselenlerini getiriyor ve girerken kapıda kırıyorlar. Evlenecek çift tüm akşam kırılan porselenleri temizlemekle uğraşıyor. Gerçi Denyo ve Tina Polterabend'i her zaman gittikleri kilerde yapacaklar. Kimsenin orada porselen kıracağını zannetmiyorum çünkü yanda çocuk yurdu var.



Not: Isimler ya kisaltilmis yada degistirilmistir. Ama anlattiklarimin hepsi gercektir. Bir tek Sebastian'in adi degistirilmedi ona da Sheldon diyorum ara sira.

2/25/2014

Sheldon'un Babaannesi Seksen Olursa

Geçtiğimiz pazar günü Sheldon'un babaannesi 80 yaşına bastı. Tüma aileyi bir araya getirmek için büyük bir organizasyon hazırlayan E. babaanne beni de davet etti sağ olsun. Yaklaşık 60 kişilik bir ziyaretçi grubu ile doğduğum şehirin güzel bir bölgesinde bir şaraphane de buluştuk.











Nerede oturacağımız bile düşünülmüştü. Almanların bu sistemine bayılıyorum.

Bol bol yemek ve bol bol sohbet ile altı saat'ten fazla burada kaldık. Tam bir nostalji havası yaşadım.